alakası yok. ihtiyaç duyarlar elbette. psikolog'tan kastının klinik psikolog olduğunu varsayıyorum bu arada. psikologlar iyilik dağıtan, melek, hiç sorunu olmayan, buhran yaşamayan insanlar değillerdir. hem neden öyle olduklarını ya da öyle olmaları gerektiğini düşünüyorsun ki? metotları, yöntemleri, bilişsel ve zihinsel süreçleri, fizyolojik yapıları bilirler ve ona göre terapi yaparlar. belki diğer insanlara göre kendi sorunlarını daha iyi anlayabilirler ama bu her sorunla tek başlarına başa çıkabilecekleri anlamına gelmiyor. farklı bakış açılarına her insan kadar gerek duyarlar.

(bkz: klinik psikolog)

gittiklerini duyduğum bir kaç psikolog/psikiyatrist var.terzi kendi söküğünü dikemez misali gidiyorlar haliyle.

babam bundan 2 3 yil once bir donem baska bir psikologa gitmisti,demek ki onlar da ihtiyac duyuyorlar.

devamlı sıkıntılı insanlarla muhataplar ve devamlı onların sorunlarını dinliyorlar. hem onların sorunlarını bulup göstermek, hem de alternatif sunmak için kafa yoruyorlar. ayrıca polyanna gibi mutluluk taklidi yapmaları da gerekebiliyor.

en kötüsü yakınlarını kaybetmiş, tecavüze uğramış, uyuşturucu bağımlısı vs gibi gerçekten ağır hikayeleri olan insanlarla konuşuyorlar. bunlara da mutlu olun çiçek böcek diyemiyorlar, sıkıntılarının bir kısmını çekiyorlar üzerlerine.

işte bunların hepsinin üstüne onların da normal insanlar olduğu ve bizler gibi ufak tefek, bazen de büyük sorunları olduğunu eklersek mutlaka birileri ile konuşmaları gerekiyor. çoklukla başka psikologlara gidiyorlar belli periyotlarlar.

Amerika'da her terapist haftada bir gün başka bir terapiste gitmek zorunda. Yoksa lisansını kaybeder.

Ama psikenin işleyişini daha iyi bildikleri, ayırt edici ögelere karşı radarları daha açık olduğu, ruhsal sıkıntıları daha iyi tanıdıkları için daha kolay atlatmaları söz konusu olabilir.

klinik psikologlar bir süre analize gidip divana yatıyorlar haftada 1 ya da 2 defa

bu kadar travmayı dinlemekle nasıl başa çıkabiliyorsunuz diye sormuştum tanıştığım bir psikoloğa, travma vakalarıyla ilgileniyordu çünkü. travmaya şahit olmak, travmayı yaşayanın yanında olmak-zaman geçirmek veya böyle ayrıntılı dinlemek-bilmekte travmatize eder, ben de destek alıyorum dedi.

dünyada öyle bir yer yok galiba. ben sadece belli yakın arkadaşlarımla sağlayabiliyorum bu ortamı.

nirvana'ya erme ihtimalin varsa olabilir. çünkü metal hayat felsefesine sahip olup kültürlü, entelektüel birikime sahip 1 taş çatlasın 2 kişi tanıdım bunca yılda.

sanalda o ortam yakalanmaz bence de. ama sanalda o tarz insanlarla tanışıp dost olup reelde görüşebilirsin. tecrübeyle sabit bu. sen de benim gibi bir cümleyle 10 saniye bakmayla ortalama olarak insanları anlayıp kategorize edebiliyorsan yalnız kalabilirsin. kötü bir şey bu tabi tavsiye etmem. apaçiyle apaçi ergenle ergen olup takıldığım da oldu ama zaman geçirmekten öteye gitmiyor öyle olunca. ama artık dayanamaz hale geldim bu konuda. facebook hesabım bile yok. 90'larda en karizma icq numarasını almaya çalışıyorduk biz. internet aleminde bir avuç insan vardı ve hepsi senin saydığın özelliklerde insanlardı. o zamanlar bırak interneti bilgisayar lafını duydu mu kaçan insanlar şimdi facebook köpeği olmuş. sinirden kuduracağım bu konuda.

neticesinde öyle bir ortam bulursan ya da oluşturursan ben varım!

turandursun.com tarifine en yakın yer bence

@zaraeta,
metal muzik dinleyen, metalci cilgin gencler demedim.
hayati daha cok rock'n roll felsefesinde yasayan, hayat karsisindaki durusu boyle olan insanlar dedim. ki benim gordugum hemen hemen butun kulturlu insanlar rock'n roll, classic rock, jazz vs. dinleyen insanlar... bahsettigim kisiler siyahlari cekmis, yuzunde/vucudunda piercing'siz yer olmayan, motorsiklete atlayip hiz yapan, "sataaaaannnnnn" diye dolasan tipler degil.

@isimsiz uye
bu kadar olur :) duyuru sorusunu yazarken benim de aklima turandursun.com gelmisti. orada uyeligim var zaten ve yillardir da okurum, arada az da olsa yazarim. ama oranin konsepti sadece "din" uzerine.
benim "boyle bir yer var mi bildiginiz" derken kastettigim, sozlugun konsept limitleri gibi yani "konsept sonsuz, sinirsiz, aklina gelen her konu" (bkz: #82418) olan bir yer, ama ergen ergen "kuveti dolunle doldur banyo yapmak istiyorum diyen kız" gibi 15 yas esprileri seviyesinde olmayan bir yer.

cok sey istiyorum galiba

inploid.com

bahsettiğin tarzda konsepte sahip sitelerde her çeşit insan bulunabiliyor. ifade özgürlüğü adı altında birbirine sallayanlar da cabası. bence öyle bir site olsaydı ekşide filan takılan kalmazdı.

sözlüğe gereğinden fazla manalar, misyonlar, vizyonlar yüklemeyi bırak.

sözlük çoktandır ergen doldu. kaliteli insanların, kaliteli yazarların sözlüğü çok eskilerde kaldı.

limon'da zirvelere bak. kafana yatanlar olabilir. (örneğin kitap kulübünde biz yazım kurallarına dikkat ediyoruz)

ayrıca bizzat sen kendin de zirve açıp insanlarla tanışıp kaynaşabilirsin. aradığın ortam yoksa sen yarat. biz de gelir tanışırız aklı başında insanlarla :))

felsefe kulübü kurmuşlar misal. herhalde buna da ergenler gelmiyordur. denemekte fayda var.

harçlar kaldırıldı bu yıl.

kayıt vakti belli oluyor. eylülün sonuna doğru ancak belli olur

geçen sene almayı bırakmışlar onu da. bu sene de gelmez, sanmıyorum.

ne zaman kaldırıldı harçlar? bir yerde yazıyor mu bu? kimin için kalktı?

her dönem ödediğimiz kayıt ücreti kalkmıştı benim bildiğim. ancak yeni kayıt olanlar ödeyebilirler böyle bir şey. hazırlıklı olun.

Psikiyatristinizle bir görüşme ayarlayın.

Ayrıca erkek kediler için bu kedi kısırlaştırılmıştır diye bir yazı asınç

Belki sizin kedininde sado mazo eğilimleri vardır hiç ses çıkartmayıp travma yaşamadığına göre, memnun kalmış bile olabilir?

erkek kediler için sizinkinin kısırlaştırılmış olup olmamasının hiç bir önemi yok.onlar için dişi olması yeterli.bütün aşıları tamamsa bir sorun olmaz.
bir de bu olayı tecavüz olarak adlandırmamak lazım. çünkü sizinkinin yaşadığı diğer kediler (sokak kedileri yani) arasında sıradan bir durum.

1) veterinere götürün
2) insanları ve kedileri bir tutup, cinsel hayatlarını benzerlermiş gibi düşünmeyi bırakın.
3) veterinere gidene kadar sabredin. başka şeylerle ilgilenin ve komplo teorileri üretmeyi bırakın lütfen.
4) kedinizle ilgili bu kadar yoğun endişeleriniz varsa evin dışına çıkartmayın.

yarı ciddi sordum tabi sorumu, kedilerin cinsel hayatıyla insanların aynı olmadığını biliyorum, hani normalde merak edeceğim ama abuk sabuk da olduğu için soramayacağım şeyleri sormuş olayım dedim.
öncelikle benim bildiğim erkek kediler yalnızca kızgınlık döneminde olan belli bir koku ve ses çıkaran dişi kedilerle ilişkiye giriyorlar(kızgınlık döneminde dişi kedisi olan demek istediğimi anlar, bir tür çağrı yaparlar erkek kediler için), aynı nedenle örneğin erkek kediler kızışmış olmadığı için ergin olmayan yavru kedilerle de ilişkiye girmezler, hormon salgılamadığı için kısırlaştırılmış dişilerle de, ondan garip geldi bu kedinin bizimkine atlaması.
bir de kedi eve geldiğinde oturduğu yeri lekeleyecek ölçüde bacaklarına da damlamış kan vardı, daha önce ilişkiye girmiş bir kedim olmadı, ondan bu normal mi bilemiyorum, onu merak ettim, hani şaka yollu tecavüz dememin nedeni de kan olması.dişi kediler ilişkiye girince cinsel organında bir kanama ya da hasar olabiliyor mu bu normal mi bunu sormak istedim esas.
onun dışında bizim kedi halinden memnun, bu gün direk yine dışarı çıkmak istedi hatta, bundan sonra hep sevişmek ister mi acaba kısır olmasına rağmen?

bu tamamen yaptırdığınız kısırlaştırma ameliyatına bağlı. eğer ameliyatı sadece yavru doğurmasını engelleyecek şekilde yaptırdıysanız kediniz yavru doğuruncaya kadar uğraşacaktır. yani eve sokamayacaksınız.
ameliyat tünüyle cinselliğini yokedecek şekilde yapıldıysa bu günkü gibi durumlar haricinde sorun yaşamazsınız.

yaraya gelince sanırım bir kavga sonrasında bu olay meydana gelmiş olabilir. ben olsam yarası iyileşene kadar kedimi dışarı bırakmazdım (benimki kısırlaştırılmamış erkek. kavga sonucu kuyruğunu yaraladı ve bir hafta evi bize zindan etti. kısırlaştırılmış bir dişi bu konuda çok daha kolay kontrol edilir).

çocuklar duymasın.

bücür cadı

supernaturel

buffy the vampire slayer

once upon a time, grimm, fringe de ekleyelim. gerçi o bilim kurguya giriyor.

True Blood ezer geçer diyorum.

akasya durağı

Game Of thrones,
Fringe,
True Blood,
Grimm

warehouse 13

heroes
edit: lost gibi bitti yalnız baştan uyarayım da izleyip izleyip son bölümde bana sövme..

supernatural

farscape iyidir. bilimkurgu fantastik ama.

ağır abi takılacaksan x-files, doctor who
biraz maceralı komedili istersen misfits, supernatural
çerezlik istersen de merlin, legend of seeker

bi de fanteziden sayarsan game of thrones. arada bir ejderha falan çıkıyor ama hikayenin süsü onlar, doğaüstü güçler ana olayı değil.

çocuklar duymasın'a laf eden sevgili soru sahibi. bir izle ne kadar "fantastik ve doğaüstü" olduğunu gör. bana kızma. bu dizi hele yeni hali ile tamamen doğaüstü saçma bir dizi. espriden anlamıyorsan ben ne yapayım ayrıca.

Doctor Who (2005'de başlayanını izle)

salın sokağa. sokak köpeği o. bulur yolunu. özgürlüğünü kısıtlamayın.

zavallı hayvancık tabi ki sıkılır
sokağa salmalısınız. sen yemeğini suyunu verdiğin müddetçe onun bi ayağı hep bahçeniz olacak zaten

Sal yasar bişey olmuyor. Benim kedi öyle. Dışarıda yorulursa eve geliyor, uyuyor. Dinlenince başlıyor miyavlamaya. Ver mamasını suyunu bişey olmaz. Bı de hayvanlar gercekten hissediyor sevgiyi gelir sevildiği yere

kardeş konuşması ne kadar kolay. büyüsün, biz de bahçede tutmayacağız işte.
şuan sokağa saldığım an ölecek. biliyorum, çünkü daha önce iki tane yavru köpek bu mahallede öldü. araba çarptı, öldüler.

o yüzden büyümeden salamam. benim de kedilerim dışarıda yaşıyor, ama açık konuşmak gerekirse köpekler kediler kadar zeki canlılar değil. bugün bırakayım sokağa, 4 gün içinde cesedini bulurum. biliyorum, çünkü dha önce bu mahalledeki hayvanların başına bu geldi.

biz bilmiyoruz sanki salmayı.

köpeğim yok, ama köpeklerin bazılarının çok enerjileri olduğunu ve gezdirilmeleri gerektiğini biliyorum. gezdirin biraz dışarda madem. birkaç da oyuncak alın.

bırakma kardeşim sokağa tabi. bahçede bağlıysa hayvan serbest bırak bahçede gezsin.oyuncaklar da mantıklı sert ve yumuşak toplar alabilirsin. yarım saat falan vaktin olur herhalde gün içinde yarım saat top yakalat. götü düşer yorgunluktan. he eğer imkann varsa kardeşini de al. hayatta sıkılmazlar. bi köpeğe bakmakla iki köpeğe bakmak arasında pek fark yok (bahçede). bi paket makarna kaynatırsın et suyuyla. ikisine de yeter de artar. olmadı yine et suyu kullanıp makarna yerine ekmek koyarsın suya. o da hem masrafsız hem doyurucu olur.

kardeşlerini aldılar kanka bi bu kalmıştı. bu da yola kaçıp duruyordu aldım ben de.

bahçede serbest zaten. bi tane yavru kediyle oynuyorlardı, o kedi de kayboldu, öldü sanırım bilmiyorum. şimdi baya yalnız kaldı sıkılıyor. üzüldüm haline.

huzur, ensar pansiyon var, kaynak otel var otogarın orada bunlar uygundu.

(bkz: iyon pansiyon)

İyon pansiyon +1

tanrı misafiri fikri süpermiş :))

@mea maxima culpa; bizim de en çok hoşumuza giden fikir o tabi:)

şehremini'de çok ünlü bir tane var.

çapanın orada vardı (hopeyle aynı yerden bahsediyoruz) efsaneydi

gultepe'de de buna benzer bi kanatci vardi, kanatci ibo diye, kapandi sonra.

çapadakine geçen hafta gittik. seçenekler azalmış biraz. kuzu yoktu. ama gene de güzeldi.

şeheremini değince hemen bir araştırma yaptım. aşağıda linki olan yeri buldum, güzel bir yere benziyor.

harbiyiyorum.com

aksaray mcdonaldsın karşısında (yenikapıya inen yolun solu oluyor), tavuk, et, bıldırcın vs. çevirme yapan bir yer var. çapadakine göre daha restaurant havasında. lezzeti nasıldır bilmiyorum, hiç orada yemedim ancak sürekli müşterisi olduğuna göre iyidir sanırım.

afiyet olsun

şişli adliyesi (şimdi oralar ne oldu bilmem) yakınında padişah sofrası

arkadaşlar çok teşekkürler, harika yerler önermişsiniz.
ben bugün çapa'daki şehremini mangalda yarın için yer ayırttım.
diğerlerine de mutalaka gitmeye çalışacağım.

5 yaşındayken kaçırıyolar kızları, önce böbreğini midesini ciğerlerini organ mafyasına satıp kalanlarıyla da genelevde çalıştırıyorlar, ne sandın

Halk bizi siker.

Kapatılırsa özel sektör daha da gelişir. :)

"Kerhaneleri kapatalım da, beni mi sikeceniz" -S. Demirel

tecavüz oranı artar. hatta rivayet midir gerçek midir bilmem süleyman demirel tarafından söylendiği söylenen "genelevleri kapatalım da bizi mi .iksinler" sözü var.
kötü olur harbiden.
yasal olanları vaz. sigortalı işçi statüsünde, devlette kaydı olan çalışanlar. herhalde isteklidirler.
zorla yaptırılanları da varmış. yurtdışından gelip de burada kandırılıp pasaportuna el koyulanları varmış. bu söylediklerim ne kadar doğrudur bilmiyorum lakin arada bir duyuruda böyle sorulara denk kgeliyorum. verilen cevaplardan aklımda kalanlar bunlar.

aynı sorudan iki yukarıda da var??

ya bu duyuruyu yaz aylarinda kendini çok zeki sanan ergenlerle doluyor ve midem bulanıyor.

insaf kardeşim ya! midemizi bulandırmak zorunda mısınız? bize ne sizin cinsel sorularınızdan ve sorunlarınızdan. durmadan aynı şeyler.

dışarı çıkın, dışarda bir hayat var. ilk önce yürüyün, insanları görün. spor yapın.

ondan önce şu porno sitelerini kapatın, odanızdan çıkın. anne babanızla bir sohbet edin. bir kere olsun yemek masasını toplayın, yerleri süpürün, pazarda limon satın. hayatı görün. hayat porno sitelerinde tatmin olmaktan ibaret değildir.

ha bunu da siler şimdi süper modlar. silin kardeşim silin. önemli olan ergenlerin cinsel tatmini zaten. bizim midemiz kalkmış önemli değil.

genelevler kapatılırsa millet rus'a sarar. zührevi hastalıklar, AIDS, Hepatit alır yürür gider. Devlete bağlı genelevlerdeki kadınların her biri devlet tarafından kontrol altında.

@mea maxima culpa,

ya ergen de değilim, böyle soru da sormadım hiç ama sizin gibi tahammülsüzleri görünce elim ayağım titriyor arkadaş! nasıl bi' baskı hayranısınız, nası' bi despotluk şakşakçısısınız! sizin gibi tahammülsüz insanlar -abartmıyorum- diktatörlükle yönetilmeli. size demokrasi fazla!

anti-entry silinme editi: kapatılınca çok sorun olacağını sanmam. çünkü bu pazarın büyük bir kısmı sokaklarda. sokağı özel sektör olarak görürsen, özel sektörün pazar payı yaklaşık %80 falandır.

yasadışı genelevler açılır.

@mea maxima culpa,

insanların seks yapması mideni kaldırıyorsa, işin zor dostum.

sevişmek de yemek masası toplamak, limon satmak, yerleri süpürmek kadar sıradan bir olay aslında. bunu idrak edince ergenlikten çıkmış olacaksın.

fringe izle. paralel evrene geçersin.

fringe'e ek olarak once upon a time ve grimm diyorum. bu ikisi fantastik. birincisi masal diyarıyla ilgili, ikincisi daha bir polisiye gibi.

fringe kesinlikle. ama sabırla izliceksen, çünkü ilk iki sezon pek bişey yok, 3.sezona doğru açılıyor dizi

kedi almayın kedi sahiplenin. yüzlerce lira vermeyin. kedi kumu şart değil. talaş , bildiğin toprak kum falan da olur ama nedense giderler kedi kumu alırlar. hayvan bakmak zordur zahmetlidir. aşısı, çiftleştirmesi hastalığı falan vardır. doğaları gereği tırnak geçirme işlemi yaparlar. kesmek bir çözüm. ama kütük falan neyim bulun koyun bir köşeye belki o şekilde halleder.

Lütfen mobilyalarınızı düşünerek evi kedi almayı planlıyorsanız, yapmayın. Tırnaklarını kestirebilirsiniz ya da kendiniz de yolunu yordamını öğrenerek kesebilirsiniz, ancak lütfen tırnak kesme işini "Mobilyaları çiziyor." diye abartmayınız, kedi sonuçta bu, yapabilir. Ve lütfen "TIRNAKLARINI SÖKTÜRMEYİNİZ!" Benim kedimin önceki gerizekalı sahipleri -ki aslında ana avrat dümdüz gittim ben kendilerine- kedimin tırnaklarını ameliyatla söktürmüşler! Ve şimdi de ön patilerinde tırnakları yok! Böyle bir zalimlik olmaz! Sakın böyle bir işe girmeyin, ama unutmayın tırmalar, tırnaklarını kestirseniz de tırmalayabilir, ancak belli bir boydaki tırnak kedi için de iyi bir şeydir -çok uzarsa da kaşınırken kendisine zarar verebiliyor. ev kedilerinden bahsediyorum, sokak kedileriininki zaten bir şekilde kopuyor, kırılıyor, da evdeki kedilerin doğal ortamı olmadığı için bazen çok uzuyabiliyor- veteriner de öneriyorsa kestirebilirsiniz işte. Ama dediğim gibi, kediye zarar vermeyin, psikolojisi ile oynamayın. Bizim oğlan tırnaklı yatmış, tırnaksız kalkmış, böyle bir zalimlik olabilir mi?! Bir de Amerika'da da böyle yapıyorlarmış, demezler mi!!

Bunun yanısıra, aşıları var tabi ki, aşıları az buz tutmaz. Belediyedeki veterinerlere götürebilirsiniz sanırım, ama genelde sahipsiz hayvanlara hizmet veriyorlar sadece. Belki bir şansınızı deneyebilirsiniz.

Bir de kum alırsanız kristal kum almayın, veterinerimiz kristal kumlardan kokusuz bir gaz çıktığını söylemişti kedi kullandıkça, hem kediye hem de insanlara zararlıymış. Kumu koymak için kum kabı olur, bir gazete kağıdı serdikten sonra biraz kum koyarsınız, zaten çok koymanıza da gerek yok, kedi sadece doğal içgüdüsünü gidermek için kumu kazıyor. Mesela bizimki yaz geldi diye kendisini dışarı attı, bahçeyi hela diye kullanıyor pis. :) Ama tırnakları olmadığı için patileri ile ne kadar kazırsa artık. Ha bir de kedi kumu yerine direk gazete kağıdı da koysak bizimkisi sallamıyor, yapıyor, gazete kağıdını tırmalıyor. Ama bizim oğlumuz manyak biraz, ondan da olabilir :)

Bir de, kediye bir tek siz bakmayın, sonuçta her daim evde olmayabilirsiniz, evdeki diğer kişilere de söyleyin, mamasına, suyuna, kumuna dikkat etsinler. Yaz günü susuz kalmasın. Bir de verebiliyorsanız çeşme değil, kendi içtiğiniz sudan verin, şehir suyunda ağır mineraller olabiliyor.

Bir de İstanbul, Avrupa yakasında iseniz, bir petshop'un yerini tarif edebilirim, çok büyük ve yeni açıldığı için bayağı da bir ucuz, oradan ihtiyaçlarınızı alabilirsiniz.

Yalnız aman diyeyim tekrardan, lütfen mobilyaları çizecek falan diye düşünüp de tırnaklarına zarar vermeyin, n'olur.. Diyelim ki dışarı kaçtı, kendini de savunamaz. Bizimkisi ilk zamanlar çok dayak yiyordu, zamanla diğer kedilerle birbirlerine alıştılar da şimdi nispeten iyi.

Zaten barınaktan bir tane kurtarmayı planlıyorum ve tırnaklarının sökülmesine karşıyım. O konularda hemfikiriz. Tırnakları kalacak. Dediğiniz gibi bir kütük vs. verip tırmalama ihtiyaçlarını onunla gidermesini ummaktan başka çare yok.

amma negatif yorumlar gelmiş.

bütçe olarak mama, kum ve aşı parasını yazın. ilk etapta bir legen bile tuvalet işlemini görebilir.

ancak isterseniz kapalı tuvaletler var. etraf temiz kalıyor ve kokmuyor.

en az 2 aylık alacaksınız kediyi zaten. o zamana kadar annesinin yanında kalan yavru tuvalet terbiyesini alır zaten. endişeye gerek yok. bunlar içgüdüsel şeyler.

tırnaklarını kesin. pet shopta satılıyor kediler için tırnak makası. küçükten kendiniz kesmeye alıştırın. salona girmesini yasaklayabilirsiniz.

tırmalama tahtası vb aletler vardır ama onlarla oynayacağı tamamen kedinin inisiyatifindedir. garanti yok :))

bence almayin. sahiplenmeyin de.

birileri "sonunda" ikna olmussa, vazgecme ihtimalleri de o kadar yuksektir. sonra hayvan sokakta kalir, yazik olur.

sokağa hayvan atabilecek insanlar değiliz. psikolojik analizler yapılmasını rica ettiğim bir soru değildi zaten, gereksiz olmuş.

öncelikle hayırlı olsun:)

üstteki arkadaşların yazdığı gibi sahiplenmek iyidir, sahiplenirken imkanınız varsa lütfen sokakta yaşaması nispeten daha zor olan bir canı sahiplenin.

ilk aşamada masraf fazla olur, kediyi eve getirmeden veterinerden damla aşı vb. hizmetleri almanız gerekiyor. ilk üç dört ay ayda iki kere gidersiniz gerekli bakımı için. sonrasında aylık, sonrasında da aşı takvimine bağlı olarak iki üç aylık periyotlarla gidersiniz.

kediler için satılan başlangıç setleri vardır. içinde kum kabı, kum, kürek, mama kabı vb ilk olarak ihtiyaç duyacağınız şeyler mevcuttur. işinizi görür.

eğer yavru kedi sahiplenecekseniz veterinerinizin fikrini alın mama için, yavrulara özel mamalar var. (12 aylığa kadar kullanılan) on iki aydan sonra mama masrafınız daha düşük olur. 7,5 kg'lık mama paketleri daha ucuzdur ve uzun süre götürür.

tırnaklarını kendiniz kesebileceğiniz gibi veterinere gittiğiniz zaman kolayca halledilebilir, çoğu veteriner ayrı bir ücret almaz bu işlem için.

yazılmış zaten yukarıda, annesiyle yeteri kadar kalan yavrular çoğunlukla tuvalet eğitimli olur. dert edecek bir durum olmaz.

veterinerinizden aşı ve sağlık kartını almayı unutmayın ve randevularınızı aksatmamaya özen gösterin.

ucuzundan tırmalama tahtası işinizi görür. kediler her türlü şeyle oynayabilir oyuncak masrafı yapmaya çok gerek yoktur. folyo, kalem, pinpon topu ilk aşamada yeterlidir.

umarım ömürlük bir dostluğunuz olur :)

ilk bi kaç gün bi odada tut.mamasını kumunu da koy oraya.götür kumuna patisini kuma sür.eşeliyomuş gibi yaptır.anlar oranın tuvalet olduğunu.
mobilya sorunu kedinin karakterine bağlı biraz. biraz da zamana.eğer "hayır" kelimesini öğretebilirsen en azından etrafta olduğun sürece zarar vermez.
kumu koyacağın her neyse o kadar da önemli değil.uygun ebatlardaki bi leğen işini fazlasıyla görür.
kedi bakımında en masraflı şey aşılar zaten. onun dışında aylık masrafının 50 lirayı geçeceğini sanmam.tabi bu kullandığın mamanın, kumun kalitesine göre iinebilir de çıkabilir de. ilk önce bi pet shoplara gidip fiyat araştırması yapman iyi olur.

marketlerde satilan whiskas gibi mamalar fast food gibidir, kedilerin sağlığı için zararlı, önerilmiyor. pet shop veya veterinerlerde satılan kaliteli mamalar var. bunlar pahalı, ancak ilerde kediniz hastalanırsa veterinere ödeyeceğiniz para ve üzüntünüzü düşünmek lazım.

kaliteli mamalar bir çok pet shopta kilo ile satılıyor. market mamalarından biraz pahalı oluyor ancak dediğim gibi veterinere sonradan para verip üzülmektense kaliteli mama her zaman iyidir.

nerede yaşadığınızı yazarsanız açık kaliteli mama alabileceğiniz yerleri söyleyebiliriz. ayrıca internetten de ucuza alınabiliyor.

tuna kiremitçi, elif şafak filan olmalı :)

@maxima

elif şafak değil. =) tuna olabilir ama. hiç okumadım.

o tarz bişi. belki ahmet altan :P

evet. ayrıca solunum ile ilgili etkileri sigaradan çok çok daha az.

kapitalizmin devamına bir tehdit olduğu için illegal. bahçesinde ot yetiştiren adam tom ford, db9, cartier filan almaya kasmaz, savaşmaz.

@ divith

o bir anti-drug propagandası. değilse bir journal/study linki ver okuyalım.

www.jci.org

@divith

elimizdeki 3 kişilik samplela genelleme yapmak yerine bilim/makale filan uğraşıyoruz. ayıp gerçekten.

Fizyolojik olarak sigara'dan cok daha zararli degil. Ama psikolojide tahribata yol acabiliyor.

bir kereden bir şey olmaz.
(bkz: kötü arkadaş)

www.eksisozluk.com

makale konusuna gelince esrar başlığına bakarsanız yine sözlükte tedavi edici ne süper bitkiymiş bu diyebileceğiniz makaleler de mevcutken allahın cezası bitki insanları ne hale getiriyormuş diyebileceğiniz bilimsel çalışmalar da mevcut. yani her makaleye güven olmaz. yapılan çalışmaların tamamı her zaman doğruları yansıtmayabilir, yönlendirme olabilir. bi makale verip kaçınca sizler herkesin oov süpermiş bu bitki meğerse mi diyeceğini düşünüyorsunuz anlamıyorum.

öven kesim biraz fazla fanatiklik yapıp olayı abartıyor. ne alkoliklik ne de esrarkeşlik iyidir. hiç bir tür bağımlılık iyi değildir. öven kesimin anlamadığı yer şu. içen içer bize ne ama esrarı övmeyin diyor insanlar zaten. içmeyin bırakından ziyade. karar verme mekanizması gelişmemiş bir sürü insan var. özenip başlayıp bırakamayabilir. psikolojik olarak senden benden daha hassas durumda olabilir. neyse (bkz: akıl fikir)

farklı bir açıdan çok iyi ifade etmişsin. polis falan olduğundan şüphelenmedim değil hani. cevaplara dikkat edin beyler sajdahsjkdak

en.wikipedia.org

Hammaddesi ile alakalı olarak genel olarak hazırlanmış bir wikipedia maddesi. Üzgünüm Türkçe değil ama merak edilen bütün sorulara yönlendirmesi de mevcut. Bence cannabis maddesi tıbbi olarak çok şey vaadediyor (yoksa üzerinde bu kadar bilimsel araştırma ve yayın yapılmazdı) ama üzerinde politik oyunlar olduğunu düşünüyorum. yoksa morfin gibi çok daha tehlikeli bir maddenin reçetelenebilip cannabis'in çok günah yasak ve konuşulmasın dahi tabu olmasının başka bir açıklaması olamaz.

arkadaşım sözlük yazarları ne kadar akıllıymış. doktorlardan, psikologlardan filan her bir şeyi çok iyi biliyorlarmış.

esrar, eroin filan bunlar önemli şeyler değil. bağımlılık nedir ki? hep abartmasyon bunlar.

(bkz: esrar/@compadrito)

psikiyatrist ücretleri çok pahalı olduğu için böyle yapmışlar.

genelde insanlar ilaç yazdırmaya ve de kontrol için gidiyorlar. onlara 10 dakika yeterli. ancak sen konuşmak istiyorsan 40-50 dakikalık randevu almak zorundasın.

benim psikiyatristimin de normal randevu süresi 15 dakika, ben 1 saatlik randevu alıyorum.

psikiyatrist zaten 10 dakkada teshisi kor ilacı yazar.

aslına bakarsan teşhis koymuyor, prosedürü yerine getiriyorlar.
ilk görüşmede "muhtemel" teşhisi koyuyorlar. sağlıklı görüşme süresi en az 30-40 dakikadır.

bunu karı koca şiddeti değilde genel bir şiddet sorunu olarak düşünmek gerekir. yoksa birbirini öldüresiye döven küçük yaşta çocuklar, öğrenciler de var. bildiğim kadarıyla da saçma sapan dizi-filmler nedeniyle diğer ülkelerde de görülen bir sorun. mesela avrupada ve rusyada ırka bağlı şiddet varken karı koca arasında üstünlük kurma, kıskançlık ve otoriteye bağlı şiddet var. tabi benim düşüncem...

edit: yani benim düşüncem herhangi bir parti değil de daha sosyolojik ve ülke/parti ötesi bir sorun gibi. bak yine bana rusyada evsiz teyzenin öldürüldüğü vidyoyu hatırlattın :(

AKP döneminde artmadı, sadece eskiden üstü örtülen, polislerin bilmezlikten savcıların anlamazlıktan geldiği kadına şiddet vakaları, medyanında etkisiyle daha çok gündeme gelmeye, ve bir farkındalık oluşturmaya başladı.

@ efrasiyab87
Niye daha önce üstü örtülüyo olsun ki? Yani basın özgürlüğü AKP döneminde mi arttı diyorsun? Hadi diyelim üstü örtülüyor olsun, 15 katından bahsediyoruz, polis ve savcılar uhrevi bir aydınlanma mı yaşadı birden?

medyanın etkisiyle değil, kadın örgütlerinin, kadın mücadelesinin aktifliğiyle, çalışkanlığıyla, mücadelesiyle gündeme gelmeye başladı. tabii medyada bunun görünür kılınması farklı bi olay, zira eşcinseller, travestiler de dayak yiyor, öldürülüyor ama demokrasi aşığı akp ve basını bunlardan bahsetmiyor. çünkü kadına biçilen "zayıf, mağdur, kırılgan" rolü üzerinden "kadına şiddete hayır!" demek muhafazakar zihniyetin çok da sevdiği bi şey. gerçek anlamdaysa kadına şiddet bizzat ak parti tarafından devam ediyor. bir başbakan "en az üç çocuk istiyorum" deme hakkına sahip değil! bunun anlamı "kadınlar evde oturup çocuk baksın, iş dünyası tamamen erkeklere kalsın" demek. amaç kadınları toplumdan tamamen çekmek. yine aynı şekilde kürtajla ilgili söylenen sözler de korkunçtu. 10 yıldır aklına kürtajın "günah" olduğu gelmeyen başbakan ve başbakan yalayıcıları bi anda doğmamış bebeğe mektuplar yazıp kürtaj gibi dünyanın en doğal hakkına saldırıp kürtaj yapan kadınları katil ilan ettiler.

bunalrın hepsi şiddetin başka bi tezahürüdür. şiddet yalnızca döverek olmaz.

@ :),

sosyal medyanın ortaya çıkışı en büyük etken bence. eskiden kimse haberdar olmazdı şimdi herkes haberdar oluyor. olay bundan ibaret yoksa eskiden de öküz bir millettik yine öküzüz.

zerre akp yi sevmem bu arada

tabi ki akp iktidarının büyük bir rolu var bunda. onların atadığı geri kafalı hakimlerin her tecavüz davasına kadın suçlu diye karar almasından anlayabiliriz. başbakan gitti münevver cinayetine babası sahip çıksaydı dedi. izmirde hakimin kendisi de bir tecavüz davasında dedi kızına sahip çıksaydın diye. bunların kafası mantıgı bu yönde. kadın sadece bir tahrik edici şişme bebek.

olayın akp dönemi ile ilgisi akp döneminde bir çok yasanın değişmesi, ab uyum paketlerinin kabul edilmesi olabilir. eskiden suç kapsamında olmayan, dikkati çekmeyen durumla şimdi önemli.

ayrıca medya da bunun üzerine gidiyor. ayrıca sene olmuş 2012. bunu da unutmayalım.

nisantasi ne-ka'yi kesinlikle tavsiye ederim. sanirim tr'ye de ilk onlar getirmis igneli epilasyonu ama tam emin degilim. sahibi rengin hanim en tecrubelisi ve gercekten isini mukemmel yapiyor. rengin hanim diger calisanlarina gore daha fazla ucret aliyor ama bence deger.

@ok by

iğnemizi kendimiz alıyoruz da, her defasında aynı iğne mi kullanılır, her bir seans için ayrı bir iğne mi almalıyız.. gibi detaylara hakim olmadığımızdan gereksiz paranoya yapıyor olabiliriz belki.

@papalindo

teşekkürler, araştıracağım.

@ok by teşekkürler. bunları bilmemiz iyi oldu.

iğneli epilasyonun lazere benzemediği. yerine göre deliler gibi acıttığını da ben ekleyeyim.

tabii bu da kişiden kişiye değişiyor. iyice seyrelmiş tüyler tek tük olduğundan o bölge uyuşmaya vakit bulamayacağı için ayrıca çok acıyacaktır.

lazerli epilasyonda kullanılan, bir nebze de olsa uyuşturan emla isimli krem umuyorum ki iğneli epilasyonda da kullanılabiliyordur.

Bu kremin kullanılıp kullanılmadığı konusunda bilgisi olan var mı? ya da emla muadili daha güçlü bir krem bilen?

bunu yazana kadar sabunlu su ile yıkayıp sonra da sürmen gereken kremi sürseydin ne güzel olurdu.

Sürmem gereken krem bitmiş sanırım bulamadım. Ama bu sürdüğüm biraz yakınca işe yarar belki dedim

barınaklar 15 gün tutuyorlar ellerinde bakıyolar gelen giden yok almaya, kısırlaştırıp sokağa salıyorlar. ben de o konuda çok tereddüt etmiştim verdim barınağa. daha sonra aradıgımda verdikten 3-4 gün sonra sahiplendirilmiş. şans işi biraz da barınak olayı.

Of resmen cikmazdayiz. Sokaga salarlar yasama sansi düşùk. Kulaklari duymuyo araba altinda kalir. Yarin gidip bir barinakla konuscaz. Asilarini mamasini karsilasak surekli bakarlAr belki

hangi şehir?

İstanbul, ben beylikduzundeyim alan kiz avcilarda.

barınakların çoğu kedi almaz. barınaklar köpekler için. kedi alan barınaklar da doludur. araştırın yine de.

kediyi odasına alıp beraber uyuyacak birileri olabilir ayrıca.

Dolu alamam demis biri zaten ama yarin sansimizi deniycez. Kimse odasina alip uyuyamaz cunku uyutmuyo. Surekli bagiriyor.

haysev yahut petarkadas'a ilan bırakabilirsiniz.

Yuksek ateste yanar cunku. Kavrulur yapisir.

yüksek ateşte pişirirseniz o yemek pişmeden suyu uçar gider, dibi tutar falan filan.

bazı yemeklerin(özellikle et yemekleri) kısık ateşte pişirilmesi gerekir.nedeni ise yerken sert olmaması ve daha lezzetli olması içindir.et hızlı pişerse sert olur.bu bazı sebzeler için de geçerlidir.

3 kezdir yemek yapıyorum kısık ateşte, 1.5 saat filan etleri haşlıyorum, 4 saat de diğer malzemelerle (patlıcan, biber, domates, vb) birlikte pişiriyorum. Belki abartıyorum, ama sonuç harika oluyor. Uzun sürdüğünden dolayı sadece haftasonları yapabiliyorum, babam geceden yapıyor yemeğini mesela, ben yapsam tutamam yerim diye gece yapamıyorum :)

yüksek ateşte dışı yanarken sebzelerin vb. içi tam pişmemiş oluyor. usta aşçılar hep kısık ateşte yavaş yavaş pişirirler, öyle kendi suyunu salan sebzeler falan da daha lezzetli oluyormuş. yemek yapmak sabır işidir. aceleye gelmez derdi kesin milor burda olsa.

abi sen bedelli yap. girme öyle hayallere :)

sesli güldüm..istediğin kadar spor zaten istemediğin kadar yapıcaksın merak etme

ama öyle kitap okumayı falan unut..götürdüğün kitapları onaylatmadan okuyamazsın..orada ortam yok kurallara uyacaksın sadece.GOMTAN NE DERSE O.

nereye düşeceğine bağlı. ben gayet de okudum kitap. onaylatmadım bile.

kendime adıma söyleyebilirim ki 15 kitap falan okudum Usta birliğimde ve sadece tek bir tanesini onaylattım.
Spor salonuna da girdim mütemadiyen akşamları minyatür kale maçta yaptık. üstelik kitapları mesaide okudum.

FAKAAAAAT bunlar ben yaptım diye sen yapabilirmisin? Kısmet. belki daha iyisini dahi yapabilirsin ama sen her zaman en kötüsünü bekleyeceksin.

evet nereye düştüğünle ilişkili sanırım bizim bi dershane hocası test kitaplarını bitirmişti askerde.

1 gece git askere ilk geceyi bir yaşa daha sonra kalan gunleri yapmamak için bedellinin 2 katını vermeyi teklif edersin:)

He bi de şu var en iğrenç yere de gitsen her şey alışana kadar.

Ama sokakta görsen yüzüne tükürmeyeceğin senden küçük yada büyük sözde kıdemli askerler sen kıdemli olana kadar sana büyüklük taslarlar. Ve malesef komutanlar da buna göz yumarlar.

bide ilk 7 gün tuvalete çıkamama kabızlık varmış diyolla

alışılıyor. ben 1 yıl yaptım hatta yapıyorum, 1 hafta sonra bitecek. nispeten rahattım. kısa dönemlere yerine göre değişmekle birlikte saygı gösteriliyor. sınır karakoluna düşme ihtimalin çok zayıf, hatta olmaz bile diyebilirim. benim askerlik yaptığım yer disiplinli bir yerdi, ona rağmen insanların kitap okumasına saygı gösteriyorlardı. kpss'ye hazırlananlar bile vardı. sporu ise istemediğin kadar yapabilirsin :)

dostum pandora'nın kutusu gibi birşey. içinde birşeyler var da ne var inan belli olmuyor. bir de şöyle bir durum var. askerlik sürecinin içinde bile değişiyor herşey. ben mesela ilk başlarda sürgün yeri dedikleri edirne'ye düştüm. daha ilk gecede ne olaylar döndü. dedim bitmez bu askerlik. bir iki gün derken sonra felek güldü. öğretmenlik yaptım haftasonları sürekli çarşıdaydım. haftaiçi de gece telsizinde çevrim denen şeye baktım. gündüz istirahatli oldum. ne komutan yüzü gördüm ne çarşı derdi çektim ne içtimaya çıktım. ama benimle beraber gelen kısa dönemlerden ilk başta çok rahat gidip sonradan çile çekenler de oldu. yani özet geçeyim; belirli başlı değişmeyen şeyler var askerlikle ilgili. ama inan ki kaç asker varsa o kadar da askerlik var. o yüzden en iyi askerlik en kısa olanı. sen kısa olanına bak derim. ne kadar kısaltabilirsen. çünkü nice asteğmenler vardı ki benim kadar rahat değillerdi eminim.

içinde olduğun yoğunlukta geçen 1 yıl, askerde geçen 1 haftadan kısadır. ali ağaoğlu'nun oğlu 20 yaşında fahri konsolos olmuş askerlik yapmamak için, oradan pay biç ;)

ortam müthiş. yemekler 1.sınıf, playstation salonları ve xbox salonları mevcut günde 6 saat oynama hakkın var. havuz ücretsiz, nöbetler uyku saatine göre ayarlanıyor sen belirtiyosun ben 2-4 tutucam diyosun ona göre ayarlamalar oluyo. ha unutmadan maaş 5000 net.

bu yazacaklarım heryerde böyledir(kışla ortamı)

sabah 6 da kalk, 6.30 kahvaltı, 7 de iştima, yat kalk sürün yat kalk sürün saat başı 15 dakka molda, 12 de yemek, 1 de tekrar iştima, yazın çok sıcak olan bir yerdeysen 2 de iştima, sonra yat kalk sürün yat kalk sürün, 6 da yemek, yemekten sonra 8 e kadar serbest, 8 de iştima, birde her gece nöbet, haftasonları 1 gün çarşı.gözünün alabildiği heryer keko dolu.

tabi hocu amk olanlar kısa dönemlere oluyor.mesela benim askerlik yaptığım yer sancaktepe kışlası hadımköy

110 kişi bölük 10 kişi maeln tertip geri kalan 70 kişi sabıkalı, temiz olan insanlar benim gibi tatoo sahibi, araç şöförü olarak gelmiş ve kısa dönem çavuşlar.

bi kavga çıkıyor kan gövdeyi götürüyor, millet birbirini kesiyordu amk.!

Haci abi zorlama bedelli yap ne cikacagi belli olmaz sonra git on bes yirmi gun bir yerde tatil yap birseyin kalmaz

Ayni yerde bile cok rahat eden ebesi opilen adamalr birarada olabiliyor

tamamen şansına bağlı ancak şansa bırakılmayacak kadar saçma bir konu bu askerlik. yurtdışından gelip uçaktan indiğim gibi askerlik şubesine gittim ve elazığ tunceli arası bir dağda yaptım askerliğimi. detaylara gerek yok kısacası boktandı. orada geçirdiğm 6 ayı atlatabilmek için bir başka 6 aya ihtiyacım oldu. benim sana tavsiyem sadece askere bedelli gitmek için değil de kariyerini düşünerek çalış orada. yurtdışında kalmak için askerlik yanlış bir motivasyon kaynağı.

poktan bir ortam var.
akıllı ol bedelli yap.
"istediğin kadar" hemiii
la askerde senin isteğine kalmıyor ki.
BEDELLİ BEDELLİ BEDELLİ

@hophophoba senin tarif ettiğin ortamı görünce benim bile bir kadın olarak askerlik yapasım geldi. yemek hazır, temizlik yok, sorumluluk yok, para kazanma derdi yok, bol spor, bol kitap :))

paranın esiri olma. boğaziçi...

bogazici bence de.

sadece parayla alakalı değil üniversite hayatını daha rahat yaşamakla alakalı. yoksa verdikleri aylık 500 lirayı ailem de verebilecek durumda ama yurtlardaki rahatlık, her şeyin ücretsiz olacak olması beni düşündürüyor

boğaziçindede o kadar olmasada burs falan alırsın.

aynı odada +3 ile kalman bile senin için büyük şanstır boun'da öyle ki sadece bir yurtta o şekilde oda var.

parayı bu kadar önemseyen, yani hali vakti öyle bir insan değilsen superdorm'u düşünmen bile hata.

makina deseydin boğaziçine gitme derdim ama endüstri ya. yani hepsi yakın okullar. dersleri boşlamazsan koçta el üstünde tutulabilirsin. ayrıca kendini geliştirdikten sonra hangi üniversiteden olursan ol boğaziçili karşısında ezilmezsin.

ha bir de o yurtta kalmak falan o kadar dert değil. ben okula ilk başladğımda göt kadar odada 6 kişi kalıoduk. inanılmaz da eğlenceli oluyordu. o zaman yurtta internette yoktu koridorda neler yapmıoduk ki. sonra odalar yenilendi kişi sayısı dörde düştü internet geldi. 3-4 ay kalabildim. deli gibi sıkıcı bir yer oldu.

hem ayrıca bence yurdu o kadar dert etme. bişi şekil eve çıkacaksın zaten.

Ben de benzer bi çelişki içindeyim. Ama bence burda senin üniversiteye dair beklentilerin ön plana çıkmalı, ben yurtdışına çıkışımın kolay olması ve vakıf üniversitelerinin olanaklarını göz önünde bulundurarak tercihimi vakıf üniversitelerinden yana yapmayı planlıyorum. Çok iyi bi anadolu lisesi de olsa devlet lisesinde okuduğum için pişman oldum, üniversitede de benzer bi durum yaşamak istemiyorum. Aynı zamanda cep harçlığı vermeleri paranın esiri olma diyen arkadaşlar olsa da çok önemli bir artı; sonuçta ekstra harcamalar yapıp daha çok kitap okur daha çok gezer ne biliyim kursa falan bile gidebilirsin.

Koç..Lütfen Koç!

kos git koc'a. ben olsam oyle yapardim, daha iyi bir sekilde egitim gorup daha kolay bir sekilde is bulabilecegine emin olabilirsin.

sabancı şahane biyer değil mi ya? niye onu es geçtiniz?

boğaziçine git. koçta zengin ailelerin kafası basmayın çocukları için eğitim seviyesi düşecek. devlet okullarında eğitim seviyesi özel okuldan daha iyidir. özel üniversitelerde zengin bebeleride geçsin diye hep kolay sorulur. yani özel üniversite eğitim olarak sana birşey katmaz. cebine para katar. boğaziçi sana üniversitede para katkısı olmaz ama çalışma hayatın boyunca kullanacağın çok şey katar.

Koç.

boğaziçi +1

Aynı ikilemde kalıp Sabancı'yı seçmiştim sonradan bölüm değiştirilebiliyor diye. Okula mechatronics okuyacağım diye girdim, sevmedim bölümü bilgisayar müh'e geçtim, o da baydı endüstri mühendisi olarak mezun oldum.

boğaziçi seçseydim mutsuz bir elektronik mühendisi olarak hayatıma devam ediyor olacaktım şu an.

yurt 2 kişilik 4 kişilik önemli değil diyen arkadasa katılmıyorum.. gayet de önemli.. 5 yıl az değil.. mesela tek cocuksan öyle zor ki odanı başkasıyla paylaşmak..

artı eski durumuna göre koç üniversitesi baya önde görünüyor..

dersleri ve hocaları karşılaştır.
benim tercihim 1) sabancı 2) koç 3) boğaziçi olurdu. özel her zaman daha iyi imkanlar sunar.

koc hem ozel oldugu cin rekabet az bogazicinde 100 kisiyle burda 30 kisiyle yarisacan ayrica bu okullar reklama muhtaclar en iyi elmalari vitrine koyarlar o yuzden koc bogazici devlet okulu kimse koc gibi ilgilenmez senle

ben koç derim.

sabancı koç tan çok daha oturmuş, hele endüstri mühendisliği düşünüyorsanız sabancı koç tan çok daha ileride. şöyle bakalım olaya:

koç endüstri hocaları :eng.ku.edu.tr
sabancı endüstri hocaları : fens.sabanciuniv.edu

bunun dışında şöyle bir arama yapın. linkedin diye bir site var ve burada kişilerin özgeçmişleri hangi işte çalıştıkları yazılı. oraya bakarsanız türkiyedeki sağlam işlerde çalışanlarda genel olarak bilkent-odtü-boğaziçi üstünlüğü görürsünüz(endüstri için konuşuyorum).
çünkü bunlar köklü okullardır ve mezunları birbirlerini tutarlar. sabancı ve koç çok yeni üniversiteler daha 20 yılları bile yok.

boğaziçi her ne kadar son yıllarda iyi hocalarını kaybetse de türkiyedeki iş hayatında boğaziçi endüstrili olmak sizi her zaman bir adım önde başlatır. eğer iyi bir lisans dönemi geçirirseniz güzel stajlarla vs, bu avantajınızı iyi bir şekilde kullanabilirsiniz.

ayrıca boğaziçinde okursanız, koç öğrencilerine özel ders vererek o 500 liradan çok çok daha fazlasını kazanabileceğinizi unutmayın. biraz özel ders piyasasına bakın ne dediğimi anlayacaksınız.

haritadan rumelihisarüstü, rumelifeneri ve tuzla mevkilerini incele derim.

:))

not: ayrıca boğaziçi öğrencisiyim ama bu fark etmez. yurt için okul seçilir mi canım kardeşim? amerikalı mıyız biz? bahçenizde ağaç evin de var mı?

foçanın suyu genel olarak kestaneli, yosunlu ve taşlıdır. yosunu ve kestaneyi ayıkladığın zaman geriye yeni foçanın sazlıca plajı kalıyor, girişi 6 liradır, 6 liranın içinde şemsiye ve şezlong var. ayrıca güzel bi koydur, haliyle su dalgalı değildir-ılıktır da, öyle çok dolu da olmaz, tavsiye ederim.

tertemiz denize gireyim diyorsanız mutlaka kosova koyu'na gidin.
tekne turuna çıkın.
oscar meyhane'yi bulup mümkünse ciğer yiyin.

kendini yormadan hanedan'a git :) yerlisi değilsen giremezsin şehir içinde.
zaten tren geleli beri her taraf doldu. hanedan her zaman iyidir.

küçükken foçada yaşardık. ufaklık halimle bile merkezde tek hatırladığım kestane,deniz anası olayları yaşadığımız. küçüklüğüme veriyorum ama ahtapot bile hatırlıyor olabilirim.

merkezde denize girmemen için bunlar yeterli olmuştur sanırım.bunun dışında bir tek hanedan kalmış aklımda denize girmek için.

dün hanedandaydım. pazar günü olmasına rağmen yine de rahat ettik. su buz gibiydi ve şahaneydi. denizi mis gibi, ne yosun, ne başka bir şey.

tek sıkıntı, öyle lüks beklentileriniz varsa, tiril tiril beach club beklentisindeyseniz hitap etmez orası size.

yine 12 burç, 12 kişilik yanılgısı.

yükselenini söyle bari.

şimdi, böyle genele vurmak elbette doğru değil. ama balık da değil... söyleyeyim.

evet google'a giriyorsun. uzman tv'yi buluyorsun. orda astroloji bölümü var. bir kaç adet astrolog kim kiminler anlaşır gibi kısa videolar hazırlamışlar. 3-4 dakikalık. onlardan başak burcu erkeğini bul. burda geyikten öteye geçemezsin. o da ren geyiği :)

senin için üzüldüm. başak erkeklerine çok yazık. kullanıp atacak olsa da iğrenç yengeç kadını olabilir. en azından aşık olursun. yalancı merhameti de başak erkeğinin gözünü boyayıp, karnını tok tutmaya yetiyor bir süre, hatta bir süre= birkaç sene.
yay tenezzül etmiş, tahtından inmiş. şükret hayatına o kadar orjinal bir insan girdiğine. sana yengecin verebileceği yalan merhametin 10 katını verdi, ama bence yaylara bulaşma. yay kadınları hayatlarında başak erkekleri olmadan daha mutlular.
bitmesin, fizana kadar sürsün ise dert, paran ve sunabileceğin rahat bir yaşam stili varsa boğa olabilir. seni sever, ama şehveni duyguları da yükselebilir bazen. o kısma karışamam.
hoş bu kısma da karışmam.

bir balık olabilir. hatta balık cidden olabilir. sen kendini bu şekilde tanımlayan bir başak erkeğiysen, onun duygusal buhranlarında yanında olman gerekmesi, onun da biraz nizama gelmesi konuları dışında pek tartışmayabilirsiniz bile.
şimdilik kararım balık, fikrimi değiştirme hakkımı her zamanki gibi saklı tutuyorum.

fauxhumanitas;
o değil de iğrenç yengeç kadını çözümlemesi neden bu kadar doğru.

bence ikizler de başarılı olabilir.

bence bir başak ikizlerden uzak durmalı

boga

karıştırarak pişirmeyeceksin, kısık ateşte pişmeye bırakacaksın. suyunu çekince altını kapatıp karıştırdıktan sonra havlu koyacaksın kapağın altına. tereyağı bozulmuş olabilir. bir de pirinçleri de kısa bir süre kavurmak gerekiyor şehriyeler kavrulduktan sonra.

ek: ehe tavuk labne değil tabii ki, tavuk bulyon :D

ikinci ek: birkaç damla limon pilavın suyuna damlatılır

pilav pişerken karıştırılmaz.

önce tencereye biraz sıvı biraz da katı ya da tereyağ koyacaksın yıkayıp süzdüğün pirinci 1-2 dk kavuracaksın. kavururken içine tuz, 2 küp şeker ve birkaç damla da limon suyu da katmayı unutma. ondan sonra üzerini kapatacak kadar sıcak su koy, kaynamaya başlayınca altını kıs ve kapağını kapat bundan sonra kati suretle karıştırma.

afiyet olsun;)

oha pirinci kavuruyor muyuz :O

hocam önce besmele çekeceksin.
sonra tereyağını eriteceksin. az biraz sonra şehriyeleri atıp onları kavuracaksın. suda beklettiğin ve yıkadığın pirinçleri süzüp şehriyelerin üstüne ekleyip, pirinci de bir 5 dakka kavuracaksın. eğer tavaya yapışıyor gibi oluyorsa biraz su ekle ki yapışmasın tavaya.

pirinci de kavurduktan sonra tuzunu atacaksın. kaynar değil de ben sıcak su ekliyorum. sıcak suyu da göz kararı ekliyorum. pirinçlerin biraz yukarsına gelecek kadar. ve ocağı daima kısık ateşte tutacaksın. 10 dakka sonra kontrol edeceksin. sonra bir 5 dakka sonra daha kontrol. 5 dakka sonra bir daha.

sonra misler gibi bir pirinç pilavı. daha 3 saat falan oldu yapalı. elime sağlık.

ölçü 1'e 1,5.
pirinci 15 dk kadar sıcak suda beklettikten sonra yıkayacaksın. sonra tencerede erimiş tereyağının içine (sıvıyağ da kullanabilirsin) atacaksın. 2-3 dk çevirip, üzerine suyu ekleyip, tuzu koyup kapağını kapatıp 10-15 dk, bütün suyu çekene kadar kısık ateşte pişireceksin.
bu arada kapağı açma, pirinci karıştırma. eğer cam kapak değilse azıcık aralayıp bakabilirsin.
şehriyeli yapacaksan pirinci atmadan önce şehriyeleri kavurup aynı sırayla devam edersin.
bütün suyu çekip, altını kapattıktan sonra karıştırıp üzerine kağıt havlu koyup kapağını kapatıp 10 dk civarı bekleyebilirsin.

edit: ben direk oda sıcaklığında su koyuyorum. tereyağı da tadını bozmaz. abartmadığın sürece.

ben de bizim ususl anlatayim:
bir kere biz sogan koyariz pilava, kati yag koymayiz, kup seker koymayiz, kaynar tuzlu suda bekletiriz princi. bunlar farkliliklar.
gelelim yapilisa, kettle da su kaynasin, princleri yikadiktan sonra derin bir kabin icine koy bol tuz at, kaynar suyu ekle ustune bir iki karistir sonra ustune dubir tabak ort birak kenara. ocagin altini ac, tencere kuru olsun, zeytinyagin riviera olsun. soganlarin disini aldiktan sonra ince kiymaya gecmeden once, zeytinyagini ekle tencereye, yani zeytinyagi gec isinsin. bu arada mumkunse ya makinede soganlari cek yada rendele, cok ince kiyilmis olsun yani. soganlar seffaflasincaya kadar yagda pisir. soganlari ilk koydugunda soyle bir iki cevirirsin sonra birak kendi baslarina gebersinler. aspiratoru ve oencereyi ac :)
soganlar soganliktan cikip sadece seffaf beyaz bir pure haline gelince pirincleri ekle, ama suyunu tabi suzuyorsun, hatta soyle bir soguk sudan bile gecirebilirsin. pirinci de kavur biraz sonra normal oda sicakliginda su ekliyorsun bir iki damla limon ekleyebilirsin ama sart degil. olculer 2 bardak pirince 3 bardak su. bundan sonra kapagini kapatiyorsun. ilk basta alti acik su kaynayana kadar, sonra bir guzel kisiyorsun, 15 dk da kisik ateste pisiyor bir guzel. sen bu arada salata yapiyorsun sadece karbohidratla karin doyurmuyorsun. sonra altini kapat. demlemeye birakmadan once son bir kere bir kac damla zeytinyagi gezdir mis gibi koksun. soyle bir karistir. sonra gazeteyi kapat ustune. git sofrayi hazirla.

tariflerin hepsini okudum. ne annemin ne de benim pişirdiği gibi pişiren yokmuş. başka galakside mi yaşıyoruz biz diye şüphe ettim.

mea sen de anlat :)

efendim biz ailecek şöyle yapıyoruz pilavı, ki bir çok kişinin da aynı şekilde yaptığını biliyorum:

pirinçleri sıcak suya koyacaksın (kaynar değil, sıcak)-suya da tuz koyacaksın. 1 saat kadar bekleyecek.

sonra pirinçleri ılık suda yıkadığınız su berraklaşana kadar yıkayacaksınız. (neden? pirincin nişastası akıp gitsin, pilavınız yapışmasın diye.)

sonra tencereyi alacaksınız, içine 2 kaşık kadar zeytinyağı koyacaksınız. iyice süzdüğünüz pirinçleri tencerede spatula ile kavurmaya başlayacaksınız. 5-6 dakikada filan kavruluyor pirinçler (ne zaman ki pirinçler ağırlaşıyor ve çevrilmemeye başlıyor o zaman kavrulmuş demektir.)

bu arada kettleda su kaynatıyorsunuz. kavrulmuş pirinçlerin üstüne bire bir-buçuk oranında kaynar su döküyorsunuz ve tencereyi tekrar ateşe koyuyorsunuz. (bu aşamada pilavın içine tavuk suyu veya bulyon koyabilirsiniz. lezzet katar)

hala tencerenin başındayız. suyunu çekene kadar altı kısık pişiyor. (bu aşamadan karıştırmak filan yok.)

suyunu çekince tencerenin kapağını kapatıyoruz. (karıştırma yok.) bu şekilde 10-15 dakika demleniyor pilav. kapağını açıp kaşıkla ters yüz edebilirsiniz şimdi.

en son üzerine ufak ufak terayağı parçaları koyun, tekrar kapağı kapatın. terayağı eriyecektir. servis etmeden önce terayağı karışsın diye kaşıkla bir kere daha karıştırın pilavı.

iyi kalite bir pirinç almaya çalışın. baldo veya osmancık olsun.

yapa yapa kıvamını tutturacaksınız. abartılacak bir şey değil bu. :))

mea m.c +1

Sadece zeytinyağı yerine tereyağı. Öyle yapılır pirinç pilavı. Eğer pirinci iyi tanıyorsan (ne kadar su kaldıracak) salma usul denilen de var. Özellikle tavuk suyu evde varsa yapılır. Kavurma yok, kaynar tavuk suyuna (tavuk suyu 1,5 pirinç 1 oranında)önceden ıslatılmış - süzülmüş pirinci koy, sadece bir defa tahta kaşıkla döndür. Yeniden fıkırdamaya başladığında kısık ateşte 20 dk. pişsin. Sonra altını kapat, kapağı kaldırırken buharı içine akmasın. Kapaktaki suyu süz. Sonra kapakla pilav arasına havlu ger, bir 10 dk. demlensin, afiyet olsun!

saatlerdir 2. fotografa bakiyorum, bir dev bir de cuce kedi var gibi, imkansiz sekiller gibi olmus.

sehir neresi bu arada?

Yok ikisi de dev :) Perspektiften öyle gözükmüş. İstanbul, Şişli. Ama çok uzak olmamak kaydıyla İstanbul içi her yere getirebilirim.

kendi evlerinde niye kalamıyorlar bunlar? evde kalsınlar, 2-3 günde birisi gelsin mamalarını, sularını yenilesin.

kedi dediğin evinde kalır, evden çıkmaz. başkasının evine gidip rahatsız olmasınlar.

ben kedilerimi hep evde bırakıyorum. komşu mama veriyor.

18'inde gidiyorum ben de istanbul'dan, o zamana kadar olsa bakardim.

@mea maxima culpa Kendi evlerinde de kalabilirler, daha iyi olur ama sürekli bizim eve gelecek ve mama verecek kimi bulacağım? Komşulardan rica edemem, hafif paranoyak bir insanım, zaten çok meraklılar. Normalde hep arkadaşlarıma anahtar veriyordum ama bu sefer kimse yok işte. Yabancı birine anahtar verebilirim, zaten evde değerli bişi yok ama örneğin karşı yakadan biri kabul etti, kalkıp gelecek mi 2 günde bir? Yol masrafını karşılarım sorun değil ama süre uzun ve ya bir şey olup gelemezse? Gözüm arkada kalır, tatilim de zehir olur. O yüzden bakabilecek olan kişinin evinde olması daha mantıklı. En azından kesin beslenirler bir şekilde. Haksız mıyım?

En mantıklısı evde kalmaları. Tatile getirdim, bizimkilerle kapıştık, eve dönüyorum sırf kediler için. Kedileri birine bırakacağım şimdilik. Sonrasında ise anahtarı bir komşuya teslim edeceğim. Yapacak bir şey yok. evde değerli bir şey yok, periyodik olarak kontrol edecek biri en güzeli.

alerji salgın bir hastalık mıdır? öyleyse ilk kez bunu sizden duyuyorum.

Hep merak ediyorum, Türk insanı niye doğrusu kolayca anlaşılabilecek yanlışları karşıdakinin yüzüne vurup kalbini kırar?

Tamam alerji salgın değil ama 2-3 ay önce çıkan haberden bahsedildiği malum.

Adalardaki o tırtıl devam ediyor hâlâ, gitmeyin o yüzden.

burası ekşi duyuru. kedili madam ve ben eski kullanıcılardanız. espirili üslubuma üzülüp ağladığını sanmıyorum :) sağolsun bir arkadaş mesajla bana da o tırtıl-böcükten haber verdi.

@mea maxima culpa su an agliyorum biliyor musun? :)

Tirtillar devam yani oyle mi? Ada yalan oldu demek ki. Peki aqua park?

Ada yerine istanbul cevresinde araba sahibi olmayan bireylerin gidebilecegi nereler var deniz olarak? Yine huzursuz olmayacagimiz bir yerler onerirseniz sevinirim.

1. soru: vardır illaki ataşehir taraflarında.
2. soru: tırtıl devam ediyormuş.

not: mesajda polemik amacı yoktu, sevmem de. soru sordum ama cevap vermek istemediniz galiba. size de iyi günler. insanları engellemeden de iyi günler denilebilirmiş. kimse polemik meraklısı değil.

real

istanbul'da makro center ve 3m migros'larda 6'lı paketli çikolatalı kruvasanlar var, ben alıyordum çokça, epeyce de lezzetli, ankara'da da vardır mutlaka. mikrodalga'da hafif ısıtırsanız şahane olur.

bilimum marketlerde unonun çikolatalı kuruvasanı satılıyor. 10 lu paketler halinde ve nefiss...

hemen hemen bütün iyi pastanelerde bulunur. neden panik yaptınız?

ayrıca migros ve real gibi yerlerde her zaman vardır.

hazir uno kruvasan falan degil, ben tam ifade edememisim kusura bakmayin. Gercekten kaliteli, iyi yapan yerleri soruyorum.

Çocuk muhtemelen okula başlamıştır ama benim gördüğüm en güzeli güvenlik caddesindeki nimet fırın'da var.

@freakme hocam 6 sene sonra verilen cevap efsaneymiş
sana acil işimiz düşmez umarım :)

yahudileri doğradı?

en mantıklı cevap savaş ekonomisi olmalı :)

keynesyen etki yapar :) zaten amerika da bunalımın etkilerini savaşla atmıştı üzerinden.

adamlar alman abi.
alman malı diye bir laf var.
adamlar yapınca en sağlamını yapıyor.
ne yaptıysa tuttu.

bedava iş gücü

Tarihçi veya siyaset bilimci değilim ama belgesellerden hatırladıklarımı yorumlayayım. :)

1 - Birinci Dünya savaşı sonunda gururu oldukça ezilmiş bir milleti büyük hayaller sunarak çalıştırdı.

2- Ticaretin ciddi kısmı yahudilerin elindeydi. Hem bunların tüm varlıklarına el koydu hem de ticarette yahudiler ve yabancılar vasıtasıyla dışarı çıkan paranın önünü tıkadı.

3- Savaş sırasında ciddi şekilde hammadde, insan gücü ve kaynağa ulaştı. Bunların hepsini kendi ülkesi için sömürdü.

nasyonal sosyalistlerin hızlı yükselişinin öncelikli nedeni işsizliği bitirmeleridir.

o yıllarda ekonomik krizlerle boğuşan avrupanın en büyük sorunu işsizliğin tavan yapmasıydı.
hitler geldi. almanya'da işsiz insan kalmadı. herkesi harıl harıl çalıştırdı. alman eve ekmek götürdü.
ne ürettiler dersen, kaşık fabrikasında silah, tabak fabrikasında tank, traktör fabrikasında uçak.
ağır sanayide 1 numaraydılar.

almanlari calistirdi ve savas ekonomisi yaratti. daha ne olsun.

@want2die
filmin adı die falscher. ama maksat yabancı para basmaktı. ingiliz sterlini basılıyordu. hatta türk ipeği lazım oluyordu vs.
fazla para arzıyla ingiliz ekonomisini çökertmekti amaç galiba.
en.wikipedia.org

ülkenin dört bir yanını otobanlarla döşedi ve bunun olumlu sonuçları oldu.

çeşitli bir takım ayak oyunlarıyla bütün iktidar erk'ini kendinde topladı.

savaş ekonomisi diye birşey başlattı. ağır sanayileşme, halkın full istihdamı, askeri yapılanma. tabi bütün bunları yaparken aslında büyük silah şirketlerinin de maddi-manevi desteğini almadı değil.

insanlık dışı olsa da yahudilerin üzerindeki siyasi, ekonomik, sosyal baskıları arttırdı ve onları ülkeden uzaklaştırdı.

cevapları okuyorum da herkesin iktisat ve iktisat tarihi dersi almasındya faide görüyorum.

paranın değeri düşmüşse yeni para basarak değerini yükseltemezsiniz.

not: iktisatçı ve tarihçiyim. epey de iktisat tarihi dersi aldım.

Amerikadan çok ciddi yardımlar geldi. Gökten inmedi fabrikalar.

Edit: Hatta ekstra bilgi, şu an içinde yaşadığım baden württemberg resmi olarak hala abd işgal bölgesi, yani bağımsız değil.

okunur.

okunur yetenkliysen her bisey de olursun.

benim ilgim var ama az buçuk para da kazanmam gerek; estetik kuramcısı filan olursam peki türkiye de bir işlevi var mıdır gerçi yabancı dilim de var iyi seviyede iki tane ama

neden okunmasin, isletme ne kadar okunursa sanat tarihi de o kadar okunur.

kisi yetenekliyse müzayede firmalarinda, sanat filmlerinde, bankalarda, üniversitelerde, ya da danisman olarak cok iyi yerlere gelebilir. bi güzel örnek.

haber.gazetevatan.com

bankacı olmak isteniyosa okunur.

maddi kaygın yoksa okunur.

@serebatan tüylerim diken diken oldu. sanırım çok yanlış bir örnek vermişssin arkadaşım. tövbe estağfırullah.

niye ki yanlis örnek olsun, adamin basarisina dikkat cekmek istedim.

psikoloji okuyanlar freud a özenir, o intihar etmistir.

virginia woolf
kurt cobain
stefan zweig filan ilk akla gelenler insanlara ilham kaynagi olup intihar edenler...

sanat yönetimi oku, veya sanat tarihinin üzerine sanat yönetimi yüksek lisans yap. para kazanabilirsin :)

@nihilizm o zenginleşen burjuvalar için söylenmiş bir söz.

misal vehbi koç holding kuruyor, oğlu rahmi koç çalışıyor, torun ömer koç eski harita, kitap kolleksiyonu yapıyor, sanat merkezi açıyor.

bunun gibi bişi :))

wes anderson ın diğer filmleri ? hatta son filmi moonrise kingdom

moonrise kingdom dısında hepsini izledim fakat moonrise ın düzgün bir torrent linkini bulamadım.

darjeeling limited böyle mi yazılıyordu. çok güzel. son filmini henüz izlemedim.

noah baumbach filmlerine bak derim. bi de ghost world diye bi film var o da guzeldir..

hayır değil.
3. sezondan sonra senaryo kafayı yiyiyiyiyor. az sabır. sonra her şey çok güzel oluyor.

anlamaıdm 3. sezondan sonrası mı cok guzel oluyor yoksa 3. sezona kadar mı guzel?

ilk birkaç sezon çakma sezonlar. her bölüm bağımsız hikaye filan. sonraki sezonlarda adam gibi başlıyor.

supernatural o kadar da sağlam dizi değil aslında. karakterleri yakışıklı ve karizmatik, o yüzden tutuluyor.

baya baya iyi oluyor 3. sezondan sonra. sabret. şimdi biraz öcüböcü kovalayacaklar ergen father issuelarıyle. ama sonradan allah, şeytan, melekler ve diğerleri giriyor.
peygamber bile.
SAV.
devam.

ilk 1-2. sezon orda burda vampir, hayalet neyim avlıyorlar. asıl konuya 2. sezonun sonuna doğru girmeye başlıyor. yani asıl bir konu var. kahramanlarımızın hikayeleri filan anlaşılıyor. ordan sonra epey güzelleşiyor.

son sezonun son birkaç bölümü dışında süper.

pekı ben o bolumlerı atlasam dırekt o bolumlerı ızlmeye kalksam arada kopukluk olur mu? bagımsız sonucta o bolumler farklı konular var. ??

aslında kopukluk olmaz. ancak esas konulu bölümle ne zaman başlıyor tam bilemiyorum.

bir de supernatural'ın özelliği bu. arada 1-2 tane esas konulu bölüm gösterirler sonra 1 tane alakasız hortlak avlarlar bir bölüm. ilk 1-2 sezon dışında alakasız bölümler de çok güzel oluyor. sen olmadı 2. sezonun son 4-5. bölümünden başla. olmadı biraz araştır wikipedia da filan konuları yazıyor bazı dizilerin bölüm bölüm.

direk 3ten başla derim. hiçbir şey kaybetmezsin bence.

kız belli bir yaşa kadar olan dişi insan için kullanılır, cinsiyetin kadındır yoksa. yaşla alakalı yani. o işe bekaret sokana da kafamı sokayım, bu kadar net.

hatun

hanımefendi diye bişi var. bana böyle hitap edebilirsin mesela :))

dişi olmalı bence. yaygınlaşmamış ve topluma göre kulağa hoş gelmiyor sanırım.

ingilizce'de "female" mesela yaygın ve topluma göre kulağa hoş gelir.

Hanım denebilir sanki. Hanımlar Beyler. Leydiiz en Centılmını?

hatun, dişi +1

ayrıca ben çoğul kullanımda karı kısmısını tercih ediyorum.

fakat bağyanlar genelde "kadın" kullanımını doğru buluyor.

feministler kendilerine kadın denilmesini ister. o bakire-bakire olmayan ayrımını yaratan kelimenin kız olduğunu düşünmekteler. lakin "5 yaşında bir kadın" demek de bana tuhaf geldiği için ben yine yaşı küçük olanlar için kız, büyük olanlar için kadın diyorum.

bence tam tersi, burada kelimelere takılanlar asıl cinsiyetçiliği yapanlar.

yaşı küçükse kız, büyükse kadın. cinsiyet açısından dişi.

yalnız böyle çağırırken bekaret akla gelmemeli, erkekler için kullanılan oğlan-adam-erkek gibi düşünülmeli.
bayan diye hitap etmenin yanlışı, bana göre, kişinin kendi düşüncesine göre karşısındakini "kadın" (bakire olmayan dişi) olarak gördüğünden bayan diye hitap etmesinden kaynaklanıyor. yani en başta kendi cinsiyetçilik yaptığı için bayan demek zorunda hissediyor.

tabii nazik konuşulacaksa hanımefendi de olur, bayan da. ama sırf hitabı nazik yapıp gerisini getirmeyince saçmalık oluyor.

ben herkese kız, herkese kadın ve herkese hanım diyorum.
erkeklere de bay, bayım, erkeğ denmesini destekliyorum.

bağyan sonradan olma ve sokak magandası stayla geliyor kulağa.
resmiyet varsa, hanım olur.
hanım olan minnoşsa veya küçükse: hanımkız -> n_n
"hatun" 90lar rakçı modu gibi geliyor. ama ruhu var.

y.dışındaki feministler ve pro-feministler dilden maskülen/feminen ifadelerin kaldırılmasıyle ilgili çalışmalar yapıyorlar diye biliyorum.

valla bilemem kadın mıdır kız mıdır

o kadar hitap yazmışız bir kere kezban dememişiz :S
bazı kesime de kezban diye hitap edilebilir.

Bekaret ayrımı yaratan kadın değil kızdır. Ben kadınım, zarım varken de kadındım, yokken de.

Çok güzel tartışmaymış kaçırmışım.

@bitter cikolata özetlemiş ama sadece sozluk anlamıyla açıklarsak eksik olur. Zira aynı yoğunlukta politik bir konu.

Bu işten anlayanlar diyor ki her sözcüğe anlamını onu söyleyen verir. Buradan yola çıkarsak, her politik çevre bazı kavramları sahiplenip kendilerine mevzii tutmuşlardır. Kimi çevrelerin bayrak-vatan-toprak-kan gibi kavramları sahiplenmesi de buna örnektir. Amaç bunlar üzerinden kendinden olmayana baskı kurmaktır. Elbette bir özgürlükçü,enternasyonalist vb. için bu kavramlar pek bir şey ifade etmez ama buradan kuruluacak baskıyla bu insanları "ülke ve insanlık düşmanı" olarak ateşe atabilirsin (burada aklımıza sivas katliamı gelsin, orada da insanlar '"din düşmanı" oldukları için yakılmışlardı).

Konuyu fazla dağıtmadan kadın-kız ayrımına dönersek, kadın diye hitap edenlerin hiçbirinin aklına "zar" gelmiyor. Çoğu rastgelmiştir oysa ki "ne münasebet" tepkisiyle söylediklerinin düzeltilmesine.

Olayın aslı şu:
Birine bay diye hitap edilecek bir durumda kişi dişiyse, bayan demekte bir sorun yok. Bayın karşılığı bayan, erkeğin karşılığı kadın, hanımın karşılığı beydir. Feministlerin karşı çıktığı şey bay-bayanlıkla hiçbir ilgisi olmayan durumlarda, bakirelik anlamı yüklendiği için 'kadın' demekten kaçınıp 'bayan' demek. Bakirelik anlamı 'kadın olmak' deyişi yüzünden var, ama kadın sıfatı 'kadın olunduğunda' kazanılmaz, yaşa bağlıdır. Olayın resmiyetine göre hepsini kullanabilirsin aslında.

benim de sorularım var: (umarım konunun sıcaklığı çok dağılmamıştır)

her ne kadar sözcük anlamı üzerinden gitmeyelim dense de, sözcük anlamlarını bildiğim kadarıyla yazıp burdan yürümek istiyorum.

erkek - dişi
oğlan - kız
adam - kadın (hatun kelimesi de sanıyorum kadının öztürkçe(?) hali)
bay - bayan
bey - hanım
koca - karı

soru 1: konuşma dilinde erkek kelimesi karşısına önce dişiden vazgeçip kadını koymuşuz sonra da bayanı koymuşuz. doğru mu anlıyorum? yani "erkek giyim karşısına aslında dişi giyim dememiz gerekirken biz neden "bayan değil kadın" ısrarcılığı yapıyoruz?

soru 2: kız kelimesine yüklenen anlamın verdiği rahatsızlık oğlan kelimesinde de var. yani ikisi de bekareti temsil ediyor gibi görünüyor halbuki bana göre tamamen çocuk/yetişkin anlamı içerir. kaç çocuğunuz var sorusuna "iki kız bi erkek" diye yanıt verilmemeli yani. doğrusu oğlandır. bunu da doğru mu anlıyorum?

soru 3: şimdi politikadan ve sosyal yaşamdan soyutlanmış bir bakış açısıyla yukarıdaki sonuçlara varıyorum. bayan değil kadın konusu da bu durumda yarım kalmış bir şekilde yaygınlaştırılıyor diye düşünüyorum. kadın sözcüğünün kullanımı gerçekten düşünülmüş bir manifestonun bir parçası mı yoksa dişi sözcüğünün yaygınlaştırılması öncesi atılan ilk adım gibi mi değerlendirilmeli? yoksa benim atladığım politik, sosyal, vs. bir bakış açısı mı var?

konu üzerine düşünmüş arkadaşlar, ne diyorsunuz?

Bütün feminist örgütler "kadın" kelimesini kullanır, kız ise bebekler ve çocuklar için kullanılır, yetişkin dişi "kadın"dır yani. kadın-kız ayrımı erkek-oğlan ayrımıdır aslında. Bayan ise "kadın" diyememekten kaynaklanır, yani zarı var mı yok mu şüphesi "bayan" dedirtir. "kadın" demek ayıp hale gelmiştir, cinselliği olduğundan... erkekler için böyle bir sıkıntı yokken, "erkek mi desem bay mı desem oğlan mı" kadınlar için böyle bir sıkıntının olması zaten cinsiyetçidir, düşünmeyiniz, cinselliği sizi ilgilendirmez, cinsiyet kelimesinin Türkçe'de karşılığı kadın ve erkektir, bayan ve erkek değil; resmi işlemlerde de zaten "kadın/erkek" kelimeleri kullanılır.

@edaydin

soru 3: manifesto değil de koskoca feminist teori. ayrıca dişi sözcüğünün yaygınlaştırılması da ne demek? gizli gündem aramaya gerek yok, amaç kadını görülür kılabilmek.

@marido
ne gizli gündemi? (ne demek olduğunu dahi anlamadım ya neyse)
koskoca feminist teoriyi buradan anlamam/anlatmanız mümkün değil biliyorum, gender konusuna azıcık ucundan değmişliğim var ama o kadar. teorinin amacının doğruluğundan da şüphem zaten yok.

ben sadece konuyu sözcük/dil bazında kafamda anlamlandırmaya çalışıyorum. zaten en üstteki soru da konuşma dili üzerinden giden bir soru.

yani sözcüklerin karşıtlarıyla var olması durumu bu kadın-erkek meselesinde ters tepiyor. bunun tarihi, politik, sosyal, vs. sebepleri elbette ki vardır.

sorularım gerçekten "soru" idi. "doğru mu anlıyorum" demişim orda zaten değil mi?

@edaydin

1: eril-dişil çalışır. erkek karşısında kadın vardır.
ama böyle ikililikler kelimelerin ve nesnelerin doğasını tek tip anlamaya ve indirgemeye neden olur. aslında her kelime her anlamda kullanılabilinir. mesela benim kadın dediğim erkek arakdaşlarım olabilir. feminist (ve pro-feminist) teorilerin sonrasında, gender çalışmalarının da ardından sexuality studies'e de giren bir mesele. gender ile her şey açıklanmaz. sexuality önemlidir. ne hissettiğin, ne olduğun, ne olacağın/olabileceğin ve ne olmayarak kendini yarattığın/tanımladığın: bunların hepsi farklı şeyler ve ayrı ayrı anlamlılar. böyle ikililiklerle bakman halihazırda sana zarar verir. siyah-beyaz istiyorsan ille al, kadın-erkek. ama sonsuz sıfatı ve isimlendirmeyi ve ilintilendirmeyi çöpe atmış oluyorsun. bunu da bilinçli veya belli bir ajandaya, amaca, niyete, kanaate, düşünceye, değerlendirmeye bağlı yapmış olmuyorsun. kafana göre yapıyorsun, bu da cahillik demek. yoksa tabii ki de herkesin kendine ait fikri olacaktı.

www.bayandegilkadin.com 'a bir bak. bu insanların derdi bu mesela. başka insanlar da var bu şekilde düşünen. bazıları feminist bazıları değil. feminist-veya-değil ayrımı da bilahare saçma bu arada. yine siyah-beyaz oluyor o vakit. 80 anarşik misin sen? karikatürizasyonundan farkı kalmıyor.

mesele de bayan değil kadın ısrarcılığı değil dolayısıyle.

2: bu kadar önemli değil buradaki detay. 2 oğlum var ya da 2 kızım var arasında çok fark yok. biraz esnek bakmalısın dile. 2 kadın 2 erkek çocuğum var zaten garip gelebiliyor. ama geleceğin kadınını doğurdum derim ben ilerde mesela. ya da erkek 2.0 benden çıktı de diyebilirim ilerde. keyfim bilir.

3: yarım kalmış bir şekilde yaygınlaştırılmaktan kastın nedir?
bak illa tekil bir manifestoya ihtiyaç yok. kadın kelimesini ve kadınlığın erkeği kastre etmesini illa bir manifestoda arayacaksan scum manifesto'ya bak. ama genel itibari ile 60ların sonlarında başlayan kadın hareketinin, türlü feminizm türlerinin savunduğu bir şey olagelmiştir kadına eşitlik. bir çok feminizm türü farklı açıklamalar, farklı nedenler, farklı sonuçlar, çözüm ve öneriler sunagelmiştir. eğer konuya çok ilgiliysen pro-feminizme de bakabilirsin. raewyn connell'ı okuyabilirsin. gerçi okuyabileceğin tonla insan var. çarpıcı olsun diye connell'ı örnek verdim, çünkü transgender birisi. erkekten kadına geçti ve bir pro-feminist. 50-60 senedir bir çok teori ve fikir öne süren bir akımlar bütününü burada açıklamak mümkün değil, ama çok ilgiliysen makaleler bulabiliriz.
özet geçersek-> bazı feminist kollar aşırı köktenci bir değişikliği savunurlar (radical feminism) bazıları sosyal politikalarda yapılması gereken değişiklikleri irdelerler, bazıları da bedene erkek dokunmamalı diyecek kadar katidir. yani bir çok varyasyon var. çılgınbağıran feminist algısı, türkiye'de bir çok şey gibi, feminizmin de karikatürize edilip, tek yönden algılanıp, yorumlanmasıyla olur. diğer örnekler: solcu, sağcı, ve benzeri binlerde -cı, -ci'de vardır.
ve evet her şey politik, sosyal, kültürel, ekonomik açılardan ele alınabilir.
moldovalı kadınların çocuk bakmaları ile ilgili bir araştırma yapmak için illa feminist olmaya gerek yoktur mesela.

-konu üzerine düşünmeyi istemeyen ama açıklayan bir arkadaş.

Öldüyse düştüğü yerde görürsünüz zaten?

daha önceden duyuruda okuduğum kadarıyla, bu tip bir durumda kedi bir yere saklanıyor, tırsmış bir şekilde. Kendisini bulmanızı bekliyor

eğer düşerken bir şeye çarpmadıysa (klima ünitesi, panjur vs.) muhtemelen bir şey olmamıştır. Ama o mesafeden ilk defa düştüyse biraz korkmuş ve kaçmış olabilir. Belki biraz da canı yanmıştır.

Yalnız siz onu evde beklemek yerine sevdiği yemek, oyuncak vs. yerine alıp sokak sokak arasanız fena olmaz gibi geliyor. Etrafta saklanabileceği yerlere bakmak akıllıca olur sanki.

3. kata çıkabilecek gibiyse geri döner belki. kısırlaştırılmamışsa biraz daha düşük ihtimal tabii dönmesi.

bu arada küçükse ayakkabıların içine bile bakın derim. geçen sene arkadaşımın bebek kedisine bakıyordum ama çok hiperaktif bir hayvandı. evimiz bahçeli olduğu için bir keresinde dış kapıyı açık bırakmışlar ve kedi de tam o sırada ortalıktan kayboldu. hemen kapıyı kapattım ve evde aramadığım yer kalmadı. tam emanet hayvana sahip çıkamadım diye ağlarken annem eve geldi ve ben durumu anlatınca ayakkabı dolabını açtı, kedi ayakkabılardan birinin içine girip uyumuş. giysi dolabında, girebiliyorsa koltuk içinde bile olabilir.

bonjurkes nin dediği gibi daha önce duyuruda aynı başlık açılmıştı, sonra kedi evin içinde bi yerlerden çıkıp gelmişti 2 gün sonra. saçma gelebilir ama eve iyice bi bakın bence bi kez daha.

düşebileceği, düşünce gidebileceği her yere baktım. mahalledeki çocuklara da sordum, gören yok maalesef..

ölmez 6 aylık kedi kendini 4 kere 3. kattan aşağı attı. 2sinde ayağı kırıldı birinde kalçası.

evin her yerine baktınız mı? bir keresinde benim başıma gelmişti. ameliyatlı kedim kayboldu. pencereden düştü sanmıştım. bütün gece aradık sokaklarda.

meğer mutfak tezgahının arkasına girmiş, sonra yaralı olduğu için ordan çıkamamış.

damağı yarılmış olabilir. umarım bulursunuz en kısa zamanda, bulduğunuzda mutlaka veterinere gösterin.

daha önce kendi başına hiç dışarı çıkmadı. evin her tarafına baktım yok, en ufak deliklere bile baktım, keşke çıkıp gelse..

benimki iki defa birinci kattan, bir defa da beşinci kattan düştü. maşallahı var.
damağı yarılır evet. beşten düştüğünde de ufak bi iç kanama geçirmişti, karnına kan sızmıştı röntgende gördük. ama bişey olmadı. buldugunu farz edelim, bikaç gün surat asar sana küser dinlenir. sonra kendine gelir.

ölmez bence. 1. ve 3. kattan düşmüştü kedim ve ölmemişti.
ama daha sonra öldü, o ayrı kitabın meselesi.
benimki de dışarı tecrübesi olmayan bir kediydi.
bence ara.
dışarda gubik yerlere saklanıyorlar tırsınca. benimkisi borunun üzerinde oturuyordu. iyice bak.

Arkadaşımın sarman arkadaşı da atlamıştı -düşmüş de olabilirdi, bilemedik hiç- aynı şekilde. O da 3. kattı, ne hikmetse! Her neyse, bu sarmancık evin bodrum katındaki iş yerinin bir köşesinde korkmuş-saklanmış-büzülmüş bir halde bulunduğunda fiziken turp gibiymiş..

2 hafta önce 4. kattaki evimden atladı, emanet baktığım kedilerden biri, geri döndü 3-4 gün önce apartmanın kapısında bekliyodu.

birisi almış hatta çalmış olabilir mi?

ölüsünü göremedim zaten yerde. umarım ölmemiştir de çıkar gelir.

birisinin çalma ihtimali hiç yok..

Kesinlikle ölmez.
Kırığı olabilir, damak yarığı kesin vardır.
İkisi de kolay ve hızlı iyileşir.
Veteriner kontrolü her durumda şart ama.
Geçmiş olsun.

kediye bir şey olmaz. bir tanıdığımın kedisi 8.kattan düştü, götü başı kırdı, 1,5 ay alçıyla yattı sonra bir şey olmamış gibi sahibini hayattan soğutmaya devam etti.

Her şeye bu kadar kesin yorum yapmak yanlış. 10. kattan düşüp ölmeyen gibi, masadan düşüp bir yerlerini kıran kediler var. Eğer bulursanız mutlaka bir hekime götürün. Geçmiş olsun.

buldunuz mu?

tekrar fikir vereyim, akşam olsun, alın elinize feneri gezin etrafta, arabaların altına falan bakın. Miyavlıyor olabilir, gece vakti sesi daha rahat duyulur. Fenerle etrafı gezin, malum kedi gözü ışığı yansıtır daha rahat bulursunuz

aradım ama yok bulamadım, feneri denemedim ama deneyeceğim. ilgilenen herkese çok teşekkür ederim..

Çok zor şey istiyorsun. Epey gezmen lazım. İnternette değil yalnız, o muhitlerde gezmelisin.

çok zor değil. üniversite sınav sonuçlar açıklanmadan şansını dene. bu işler kısmet işi.

vaktin varsa sonbaharı da bekleyebilirsin. 2 sene önce beşiktaşta bir evi çok beğenmiş, kirası çok yüksek geldiği için vazgeçmiştim, ama gözüm kalmıştı. ev dört ay boş bekledi, kira yüzünden kimse tutmamış. ekim'de kirada 300 tl indirim yaptırıp ben tuttum sonunda. yazın herkes yerleşeceği yere yerleşince sonbaharda kiralar düşüyor bayağı. yazdığın kriterlerde o fiyata ev bulman şu an biraz zor, ama sonbaharda şansın yaver gidebilir.

www.sahibinden.com

www.sahibinden.com

yaşar kemal'in dağın öte yüzü serisi çok iyidir ve çukurova halkının o tarihteki dertlerini anlatır. dili de nefistir. serinin ilk kitabı ortadirek'i seçip anlatabilirsin.

yazdığın bütün yazarların birçok romanını, çoklukla da kitap kulübü için yakın tarihte okumuş birisi olarak sana tavsiyem

Orhan Kemal, "Bereketli Topraklar Üzerinde" çok güzel bir kitap, çok akıcı, çok anlaşılır, diyaloglardan oluşuyor, konusu da güzel, hakkında bir sürü de kaynak bulabilirsin. fethi naci'nin 100 yılın 100 romanından başla araştırmaya.

kemal tahir - bozkırdaki çekirdek. türk filmi kadar akıcı, karakterler gerçek. köy enstitüsünü anlatıyor bolca kaynak bulunur.

doygunluğa ulaştı. yakında azalacak.

düşünmüyorum. düşünmem mi lazım? ilgimi çekmiyor.

birbirine oç diye hitap ediyolar. hepsi oçluğu kanıksamış demek ki

@panpa diyorlar hacı oç u ilk defa senden duydum

pitbull ruhlu, prezervatif dilli, ağzı ishal olmuş yaratıklar bunlar.. problemli bunlar, ruh hastası... okuyorum evet, çünkü zavallılıkların ne hale geldiğinin orası çok iyi bir aynasıdır.

İlk zamanlar iyidi.baydı

...yılansı fare çocuklar, gece fareleri... türkiye'de en çok küfrettikleri insanlar hiç tanınmayanlar... bu siber yılan aleminde en çok konuşulan adamlar hiç tanınmayanlar... öyle kahpece, böyle sinsilikle, yılansı siber yılanlıklarla bu işler olmaz...

abartmayın lan liselileri çıkarırsan gerisi gerçekten kötü insanlar değil eleştirin eleştirin de ağzına sıçmayın bence.

türkiyedeki mizah anlayışını değiştirdi/güncelledi takdir ediyorum. sözlüğün çok bir olayı kalmadı ama artık tvaytırda falan takılıyo sağlam yazarlar.

kırk yılda bir yaran inci sözlük entry'leri başlığına göz atıyorum. komik oluyor bazı bazı.

bence onlardan bu kadar nefret edeceğinize sizden neden nefret ediliyor onu bir düşünün derim. ben gayet de takdir ediyorum. bok atmaya yer arayan insanlar değiller en azından.

buyrun benim sorularinizi alayim demek isterdim ama 1 senedir giris bile yapmiyorum. iyiydik lan.

Ilk zamanları gerçekten iyiydi. Sonra para tatlı geldi.

@Saat1 hoca modları zaten göt lalesi de ortam iyi ama

En fazla ikİNCİ sözlük olabilir... hep ilki kıymetlidir gözümde, yozlaşsa da...

eskiden daha çok kullanıyordum. uzun süredir hiçbir duyuruyu favoriye almadım, aklımdan da çıkmış hakkaten. bana hatırlattı ama öyle favoriye alınacak bir duyuruyla da karşılaşmıyorum pek artık.

takipteyim. :P

pardon öyle yapın dememiş miydi :))

adamlar sürekli aynı nedenden cevap silmekten bıkmıştır.
ben yıldız koyma konusunda sorun yaşıyordum, üstünden mouse'u çekene kadar yıldız koyup koymadığın anlaşılmıyor çünkü. sonra alıştım. şimdi favorilerimden favori bulamıyorum:)

iyide herkes 3 senedir burda değil ki. yeni katılan insanlar var onlar için ve bu olayı kullanmayanlar için yerinde bir uyarı. bir sertlikte görmedim yani zira çok sert duyurular oluyor bazen =)

Sert olmasini ve goze sokar gibi olmasini normal goruyorum. arada bi oneriler bile geliyor favori sistemini anlatarak soyle bir sey olsa ya gibisinden. duyurulari nasil takip ederim diye sorular bile var.

büyük umutlar - charles dickens

ruh hali deyince pek tabii ki oblomov

bir de mekan betimlemeli duklu vs emile zola'nin nana.

oblomov +1

durun geldim.
jane eyre, uğultulu tepeler
jane austen'in bütün romanları
balzac vadideki zambac,
anna karenina

oblomov'un arkadaşın istedikleri ile alakası yok.

parma manastırı
tehlikeli alakalar

@mea maxima culpa:
evet tam olarak uğultulu tepeler gibi bir şey arıyorum :)

Jane Austen'in romanları da olabilir. (denmiş zaten, +1 o halde).

1800 demissin 1900un baslari olmaz mi? olr dersen john fowles buyucu derim..

tüy kusmaya çalışıyordur. Suyunu taze tutun.
Ben arada malt pastası diye bir şey onu yediriyorum, kıl toplarını midede hallediyor.

hiç tüy kusmadı kızım ,dedğiniz gibi sorun bu sanırım .teşekkürler

öksürür, hapşırır, aksırır, burnu akar. kedidir bu herşeyi yapabilir.

abim kedisini sokaktan edinmişti, sonbahar yağmurlarını yemiş çamur içinde bir şeydi, onun da öksürük sorunu vardı böyle bir köşeye çekilip kııhhh kıhh diye 10 dakka kadar garip sesler çıkarıyordu özellikle sabahları daha kötü oluyodu, göğsü kasılıyodu böyle, üşütmüş işte boğazlarını ciğerlerini falan, antibiyotik verdi veterineri iğne yapıldı bir kaç kere, geçti 1-2 ay içinde azalarak bitti öksürüğü.

tolstoy'dan anna karanina ve dostoyevski'den budala / yeraltından notlar için oyumu kullandıktan sonra:

emile ajar - onca yoksulluk varken
muriel barbery - kirpinin zarafeti

klasikleri okumak istiyorsanız okuyacaklarınız belli.

charles dickens'tan "büyük umutlar"
tolstoy "anna karenina", "diriliş"
dostoyevski "suç ve ceza"
falan filan

oblomovu mutlaka ekle listene.
ölü canları da

Savaş ve Barış'tan elbette haberdarız ama arkadaş daha yeni başlıyor okumaya. Gözü korkmasın, yavaş yavaş ilerlesin dedik :))

lolita'yı yazın okumak süper olmuştu

evekitap.com'daki çoğu kitap hoşunuza gidecektir. vladimir'den alamut ya da ihsan oktay ise tatil için birebirdir!

www.evekitap.com

kafka: dönüşüm

(bkz: edith hamilton) her dönemde tek geçilir.

dirseğindeki sinirlere denk gelmiştir telaş yapma kendi kendine düzelir : )

(bkz: powerball)

mouse kullanirken bileğini üzerine destek olarak koyacağın aparatlar var. şimdi ismini bilemedim ama ben kullanıyorum. böyle içi sıvı dolu minik plastik heyvancıklar şeklinde yapıyorlar çoklukla veya böyle ön kısmı silikon kasis olan mouse padler var.

ben de oyun oynarken parmaklarımda uyuşma hissediyordum, bundan kullanınca kalmadı.

hemen teşhis koyma kendine yahu, karpal tunelmis. bakarsan benım de benzer bı duyurum vardı 1-2 ay oncesınde. karpan tunelden korkuyordum, basit bi zedelenme-yorulmaymış. 1 krem, 2 de hap verdi doktorcuğum. size de tavsiye ediyorum, doktorlar hoş insanlar ve bizlerden daha doğru teşhisler koyup daha iyi şekilde tedavi seçenekleri sunuyorlar.

bana bilek güçlendirmek için el yayı ya da stres topu, ayrıca silikonlu mouse pad önermişti, maxima'nın dediğinden. ilk günler "pff bu neaa" diye dolaştım ama sonra cok sevdım.

biraz vaktiniz varsa ılık bir duş alın, kolunuza eğer varsa evde bir kas gevşetici kremle (lasonil v.b.)yoksa da herhangi bir kremle biraz masaj yapın. sonra raht ettiğiniz pozisyonda çalışmaya devam edin. sık sık 2-3 dakikalık molalar verin ve hafifçe kolunuza masaj yapmayı unutmayın.

hamilelik diyabeti geçici de olabilir ama doktorun dediklerinden hiç çıkmasanız iyi edersiniz bence çünkü ilerleyen dönemde diyabet olma riskiniz yüksekmiş hamilelik diyabetinden dolayı. geçmiş olsun.

spor + spor + spor

diyeti o kadar takma kafana. öncelik spora. doktorunun sözlerinden çıkma.

saçma sapan yersen direk göbek yaparsın zayıf göbekli abuk bi tip oluverirsin. spor yap ve devamında yemeğe dayan. aşırı karbonhidrat ya da şeker yüklemesi yapma besleyici şeyler ye. düzenli spor + düzenli öğünler + iyi uyku = sağlam taş gibi vücut.

mideni patlatmak yerine spora başlasan. ne güzel olur.

elalemin derdi.

saçma sapan yemekler yemeyeceğim normal ev yemeği yiyeceğim. ve ya dışardan da olsa iyi şeyler yemeyi düşünüyorum.

ama kilo aldıran yemekler ne onu merak ettim.

yiyerek almaya çalışma sakın. zamanında 54-55 kilo insandım, 2 yılda 10 kilo aldım çaba göstermeden (çok yedim hazır yedim spor yapmadım) ve memnun değilim hiç şuan. boyum 170, kilom 65 şişman değilim ama balon gibi göbeğim var. yapabiliyosan spor yap, kilo da alırsın zaten genç adamsın iştah yerindedir dünyayı yersin.

cinsi kisi.

iştahım hiç yok çok kötü. tamam genç adamım ama giydiğim elbiseler falan yakışmıyor kamburlaştım zayıflıktan göz altları çöktü.

"her türlü fiziksel şikayetinizin ilacı harekettir."

sakal varsa kes.

normal sakalım yok zaten. alttan az sakal olsa olur mu çenenin orda oluyor ya adını bilmiyorum.

Bu yaşlarda iyidir büyük göstermek.

iyi mi neden?

çünkü kızlar erkeklerden daha olgun durur genelde.

24 yaşındayım. beni 19 zannediyorlar traş olduğumda yaşımı söylemezsem hep dezavantaj. iyidir iyi. biraz büyük görünmek. aslında saç modelinin de çok önemi var. farklılıklar dene.

aslında saçlarımda beyazlık da var biraz, boyasam olur herhalde.

fazla kilon varsa zayıfla, spor yap, vitamin al, kendine bir hobi bul, neşelen

o kız terk edilir yalnız. öyle de bi durum var.

o kızın ilişkisi fazla uzun sürmez.
ss,ss.

@narcissa black
@ bir kac yazar once

ikinizde soruyorum neden ilişki biter ?

ben de olsam terk ederim o kızı. Anne mi lan bu ? ilgiden boğacak, para yollayacak. Kesin lokantada peçeteyle ağız kenarındaki ayranı filan da siliyordur o. ıyk! kadın dediğin biraz elde tutabilmek için uğruna mücadele edilen bir şey olmalı. basiret sahibi olmalı. sülük gibi yapışmış bir kadın/erkek kim ister ?

Biter diyenler ağır sömürgen bence.Adam öküz değilse bunun altında kalmaz.

Adamın maddi durumu iyi değilmiş zaten.Çok kötüymüş.

@chicko, cevabı @ajustwannauseu vermiş benim yerime. yemesinden içmesinden kesip 200 tl yollayan fedakar ve anaç kız 15 aylığına iş görebilir, cinsel hizmet sunarsa da birkaç ay daha iş görür. ama sonra daha güzeli için yer kıçına tekmeyi. çünkü artık cool imajını kaybetmiştir.

ulan ne bitmesi, kız ne güzel para yolluyomuş işte, düşünmüş etmiş. kendince yardım ediyor.

olm siz artık kızlar cool olsa kezban, para yollasa cool değil diyosunuz. kızlar da haklı mına koyim.

erkeğim lan.

ya iyi güzel de bir süre sonra olay istismara girebilir kolaylıkla. nazik durumlar bunlar. kezbanlıkla alakası yok. insanoğlunun doğasında var bu. böyle yardımsever, ve fedakarlık yapan insanlar istismar edilebiliyor çoklukla.

aralarındaki ilişkinin yakınlığını bilmeden ne saçmalıyorsunuz yahu yok adam kıza tekmeyi basarmış da, yok anneymiş kezbanmış. belli ki ilişkileri ciddi, adam askerdeyken ona yardım edecek bir ailesi yoktur, kız da kazandığının bir kısmını gönderiyordur bu sebeple. dönünce de adam kıza bakacaktır elinden geldiğince. o kadar kendinizi kaptırmışsınız ki piç erkek, piç hatun, cool olmak bilmem ne zırvalarına, her duyuruda aynı tarz cevaplar. hep bu sözlük jargonunun etkisi. anlamıyorum hiçbirinizin mi ciddi bir iişkisi olmadı, hiç mi fedakarlık yapmanız gereken bir durumda kalmadınız bir ilişkide. çok acayip kafalardasınız yemin ediyorum.